HAYATLARA DOKUNAN MESLEK: ÖĞRETMENLİK
Cumhuriyet döneminde hayatlara dokunan ve oldukça başarılı bireyler yetiştiren ilk öğretmenler Köy Enstitüleri mezunu öğretmenlerdi. 1945 ten sonra CHP döneminde adım adım kapatılmaları için ödenekleri kesilen okulların yerine İlk öğretmen okulu projesi 1948 de gündeme geldi ve bu okullar 1949 yılında açıldı. İlk Öğretmen okulları 1950 – 1960’lıyıllardan1974 yılına kadar 24 yıl aralıksız mezun verdi. 1974 te kapılarına kilit vuruldu.
23 Kasım gecesi, 28 yıl her kademede görev yapmış (İlk, Orta, Lise, Üniversite) bir öğretmen olarak mesajlar aldım. Sabah telefonuma baktığımda yüzlerce tebrikle karşılaştım. Bazı dostlarım Köy Enstitüsü mezunu babalarını yazmıştı. Öğretmen okulu öğretmenim Arif hocam ben aramadan onunbeni aramasına karşılık yakınım olanlardan bazıların bu günümü ya görmediler ya da kalıplaşmış “Başta….. ile”başlayan mesajlar atınca “Öğretmen Latif”in köy öğretmeni anısını yazmasının zamanı geldi dedim.
1949 yılında açılan Diyarbakır Dağkapı Erkek İlk Öğretmen Okulundan 1968 yılında mezun oldum. Okulumunadının başında “erkek” olsa da her sınıfta kız öğrenci arkadaşvardı. Bu okullarda Köy Enstitüsünden sonra eğitimin hazinesi öğretmenler yetiştirildi. Belki köyde Köy Enstitüleri kadar uzman değildik amma köy enstitüleri kadar köylüye her alanda günün bilgi ve deneyimlerini aktaran bir eğitim ve öğretim ile donatılmıştık.
Köy Enstitüleri gibi olmasa da İlk Öğretmen Okulu mezunu öğretmenleri de o günün koşullarında yolu olmayan, nehirleri aşan, konum itibarı ile şehirlerden yüzlerce kilometreuzakta ücra köylerinde görev yaptılar.
1971 yılında evli 2 çocuk babası çiçeği burnunda genç bir öğretmen gazeteci olarak (1968’de yaşım tutmadığı için öğretmen atamam yapılmadı. İstanbul’da Günaydın gazetesi ile meslek hayatım başladı.) 1969 yılında Batman merkez Hürriyet İlkokulu’na atamam yapılınca çifte meslek hayatına merhaba demiştim. 1971 Eylül ayında er öğretmen olarak Siirt’te ulaşılması zor Kürdçe adı Muvele Türkçe Kelekçiköyüne atamam yapıldı.
Bilöris köprüsünden sonra yol stabilizeydi. Köye en yakın mesafedeki yolda günde 1-2 kamyon ve çok eski bir minibüs geçerdi. Köy yoldan uzakta Dicle nehrinin karşı kıyısında bölgenin ünlü Mava dağının eteğinde yer alıyordu. Önce tek başıma köyü ve okulu görmeye gittim. Okul yeni bitmişti. Lojmanı, iki sınıflı; öğretmenler ile müdürün birlikte kullanacağı (Öğretmenler dediğime bakmayın benden başka kimse yoktu.) küçük odası vardı. Müteahhit okulun anahtarını ilköğretim müdürü yerine bana teslim etmek istedi. Yeni yapılan okulun duvarı çatlak olunca okulun anahtarını değil de evimi taşımak için lojmanın anahtarını tutanaksız almayı kabul ettim. Müteahhit lojmanın anahtarını aldıktan sonra okulun da anahtarını alacağımı sanmıştı. Artık Dicle’yi ilkel bir sal ile geçilen Kelekçi (Muvele ) okulunun anahtarı alınmayan resmi tek öğretmeni ve müdürüydüm. Okul, boş dört duvar ve lojmanı ile köyden epey uzak dağın yamacında çevrede bulunan tek düzlüğe kurulmuştu.
Tek başıma köyden 2 kilometre uzak Mava dağı eteğinde yaşayamazdım. İlk işim köy muhtarı ve imamı ile toplantı yapmak oldu. 7 yaşından gün almış çocukları belirlemek için destek talebinde bulundum. Gazetecilik alışkanlığı ile yanımda bulunan not defterime her ne kadar yönetmenlik 31 Aralıkta 6 yaşını bitiren dense de görüntüsü okula gelmeye müsait 6 yaşındaki kız ve erkek çocukların isimlerini not ettim. Bu esnada kız çocukları yazdırmama babalardan çok anneler itiraz edip karşı çıkıyorlardı. Buna rağmen net sayıyı hatırlamaz isem de 90’na yakın öğrenciyi not ettim. Yüzde 50’den fazlası kız öğrenciydi. Ki sonradan rekor kız öğrenciyi kayıt etmem müfettiş raporuna yansıyınca bölgede önemli popüler isim oldum.
Üç gün muhtarın evinde geceleri fareler ile zor anlar yaşadım. Dördüncü gün Siirt’e İlköğretim Müdürlüğüne uğradım. Okul evrakları, malzeme, sıra, dolap, sandalye, masa vs gönderilmesi için resmi başvurumu yaptım. Batman Hürriyet İlkokulundan ilişkimi kesmek ve evimi köye taşımak için İlk Öğretimden 3 günlük mazeret izin aldım. Batman’dan ilişkimi kestikten sonra az olan ev eşyalarımı kamyon ile Dicle’nin Siirt yakasında okulun karşısında yer alan boşaraziye yığdım.
Köye ulaşımı sağlayan kayık söz konusu yere getirilemediği için benimle ilk günde iyi bir diyaloğa giren “Koreli” lakaplı İbrahim Ay’ın ( Kore’de askerliğini yapmıştı)gayretleri ve öğrencilerimin çabası ile kamyon iç lastiklerinden oluşturulan sal ile evimin eşyalarını okulun lojmanına taşıdılar. 1972 yılı Kasım ayına kadar geçen 2 yıla yakın acı, tatlı ciltler dolusu roman olacak anılarım var bu köyde.
Makalemin boyutunu aşmamak için 2 önemli anımı yazarak noktalayacağım. Birincisi Aralık ayı başına kadar bütün yazışma, talep ve şikâyetime rağmen kilitli okulu açmam için anahtar ve okulun gerekli evrak, masa, sandalye, dolap, sıra konusunda yaşadığım sorunlar. İkincisi de şu anda Beden Eğitimi Öğretmeni olan kızımın donmaktan son anda kurtarılması bu yazıyı yazdığım ana kadar unutmadığım 2 öğretmenlik hatıralarımdır.
Evrakları vermedikleri için gayri resmi başladığım öğretmenliğime pratik bir çözüm bulmalıydım. Okul binasının hemen yanı başında batı yakasına doğru uzanan eğimli yamaca öğrencilerime Dicle nehri kenarından kum getirttim. 120X240 ebadında kumdan tahta yaptım. Tebeşir yerine öğrencilerime Dicle nehri kenarında toplattığım renkli taşlarladerse başladım. 1971’li yıllarda fişli cümle öğretim sistemi geçerli olduğu için zorlanmadan. Her çocuğa da ders esnasında oturmaları için evlerinden minder getirttim. Güzel havalarda haftalarca açık hava eğitimi ile derslerimi aksatmadan devam ettim. Yağışlı ve soğuk havalarda okulun batı yamacında yer alan mağaraya giderek derslerimi orada sürdürdüm.
Siirt İlk Öğretim Müdürü ( ölmüş birinin adını yazmak istemiyorum) sanırım kendince haklı sebep olarak gördüğü okulu resmen neden teslim almadığım. 2. Si Mava dağı eteğindeki köyden Günaydın gazetesine yöre köylerinin yaşadıkları sıkıntıları etkin şekilde gazetecilik yaptığım için bilinçli tavır takınmıştı. İlk Öğretim ve Milli Eğitim tavrınıValilik makamına yazılı şikâyet ettim. ( Makam atlayarak şikâyette bulunduğum için hakkımda soruşturma açıldı.) Köye gelen müfettişin yaptıklarıma, yaşadıklarıma şahit olunca yazdığı rapor sonucu 1972 Kasım ayında Batman’a yakın Kuyubaşı köyüne atamam yapıldı. Milli Eğitim, İlk Öğretim Müdürü ve duyarsız kalan Valiliğe resmen hakaret etmiştim. Vali beni görmek istediğinde Batman’da gazetecilik ve öğretmenlik yaptığım yıllarda tanıştığım Kaymakam Vali Yardımcısı olmuştu; destek çıkınca onun sayesinde yüksek ceza almadan atlattım.
İkinci anım ölüm kalım meselesiydi. Şubat ayı maaşımı almak ve Batman’da ailemin yanında tatili geçirmek için şehre inmemiz gerekiyordu. Üç gün aralıksız yağan iki metreye yakın kara karşılık gideceğimiz gün güneş açmıştı. Koreli dostum kayık ile bizi karşı kıyıya geçirdi. Henüz 13 aylık olan kızım Sibel’i de yanımıza alarak 2 kilometre uzakta olanYazlıca köyü yakınında geçen yola ulaştık. Şansımız yaver gider ise gelecek dolmuş ile Siirt’e iner, oradan Batman’a geçerdik. Yaver geçmez ise Yazlıca köyünde bir gece konaklarertesi sabah yeniden şansımızı denerdik.
Karla kaplı yolda saatlerce bekledik. Gelen geçen tek bir araç olmadı. Bir an eşimin çığlığı ile irkildim. Kucağındaki kızım Sibel soğuktan donmuş, mosmor kesilmişti. Köye doğru yöneliyordum ki Siirt yönünden YSE e ait bir kepçenin bize doğru geldiğini gördük. Kızımı kucaklayarak kepçeye doğru koştum. Kepçe operatörü durumu anlayıp beni şoför mahalline aldı. Kepçenin kaloriferi yanıyordu. Bu arada eşim de geldi. İnsan, vicdan ve anlayıştan nasiplenen kepçe operatörü bütün hızı ile Siirt’e doğru yöneldi. Blöris köprüsü, kaplıca ve Paris köyü ( yanlış okumadınız Siirt’in bir zamanlar Paris diye bir köyü vardı. 5. Sınıf bitirme sınavları için mümeyyiz öğretmenlik yaptım.) kavşağında minibüs ile karşılaştık. Minibüse geçene kadar yolda ısınan sarı kızım kendine gelmiş, gülücükler saçıyordu.
Evet, Köy Enstitüleri kadar biz İlk Öğretmen Okulu öğretmenleri de birçok zorluklar çekerek köylerde öğretmenlik yaptık. Köy Enstitülerini anarken 24 yıl fiili eğitim ve öğretimi ile öğrenci mezun eden İlk Öğretmen Okullarını da unutmayalım demek için anımı yazdım. Bütün meslektaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler gününü kutluyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.