Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

BİLDİKLERİMİZİ UNUTMADAN…

BİLDİKLERİMİZİ UNUTMADAN…

“Yanlışa karşı yanlışla savaşmak, yanlış olana güç vermektir “

Tüm bildiklerimizi unutup bir tarafa koymadan, anlama ve bilme eylemi içinde olamayız. Bazı paylaşımlar vardır ki, bildiklerimizle uyuşmaz ve anlayamayız. Okuduğumuz ve yaşadığımız deneyimler bunu anlamaya yeterli olmaz. Böyle bir durumda yapabileceğimiz en güzel şey okuduğumuz veya duyduğumuz şeyleri, bildiklerimizle anlamaya çalışmamaktır. Bildiklerimiz, okuyup gördüklerimizdir. Paylaşılanlar ise, bildiğimiz ve okuduklarımızla örtüşmüyorsa, yeni bir başlangıç yapmak esas olandır. Bunun da en güzel örneği, bilinenler de ısrar etmemek ve yeni bir kapı açmaktır. Bu da bilinenleri bir tarafa koymaktan ya da unutmaktan geçer.

Tarihte Yaşananlar Binlerce Yılın Tekrarıdır

Tarih, binlerce yıllık tekrardan ibarettir. Bildiklerimizin ötesine geçtiğimizde, bunun, nasıl bir tekrar olduğunu çok rahat görebiliriz. Son 5000 yılda deneyimlenen binlerce savaş vardır. Kaba bir rakam çıkardığımızda, yaklaşık olarak 15.000 savaştan bahsedilmektedir. Bu 15.000 savaş ciddi bir deneyim demektir. Bu deneyimlerin, hangi coğrafyada ve nasıl bir adla ortaya çıktıkları önemli değildir. Önemli olan yaşanmış olan bu savaşların ortaya çıkardığı sonuçtur. Bu sonuçlara baktığımızda, özgürleşmiş ne bir coğrafya, ne bir yaşam, ne de insan vardır. Binlerce yıllık savaşın sonucu yıkım, derin tahribat, bölünmeler, çatışmalar, anlamsız boğuşmalar ve insanın tükenmesidir. Bu durum insanlığın tükenmesini getirmiştir. Dünyanın yaşam alanlarında, elde edildiğini sandığımız kazanımlar olsa da, bu kazanımlar insanın özgürleşmesine ve kendini bulmasına yol açmamıştır. Kazanım diye elde edilenler insanı bölmüş, kimilerini daha yoksul ve zengin kılmış, devletli veya devletsiz hale getirmiş, sınırlara hapsetmiş, güçsüz bir duruma düşürmüş, anlamsız rekabet ve oyunlarında boğmuştur. Bu boğulmadan herkes nasibini almıştır. Bununla, sağlıklı, mutlu ve yaşam bütünlüğü olan insana ulaşılmamıştır. Buradaki temel açmaz, hep bir tekrar peşinde koşmak ve anlamsız savaş ve teknikleriyle bu işlere girişmektir. Bu girişime ilk adımı atan insandan ve örgütlemeden, günümüz insanına kadar elde edilen huzurlu ve bütünlüklü bir başarı yoktur.

Açmazın ve Yanlışın Derinliği

İnsan, grup veya sistemlerin, savaş teknikleri ve onun kurumlaşmalarıyla yola çıkmalarının nedeni neydi? Bunu kim icat etti ve neden bu yola başvuruldu? Bu, doğru bir çıkış yolu muydu? Çatışma, ölüm ve kan üzerinden yola çıkmak neyi getirdi ve çözdü?

Zihinsel Gerçeğe Baktığımızda

Öncelikle bunları ortaya çıkaran zihni görmek gerekir. Problemsiz bir zihnin, bunları yapabilme imkanı var mıdır? Zihin bozulup, problem haline geldikten sonra mı bunlar ortaya çıktı? Özgür bir zihin, özgür yaşamlar inşa eder. Problemli zihinler ise bölünmüş ve çatışma üreten yaşamlar kurar. Problemin ana kaynağı insan zihni olduğuna göre, bu zihnin ilk bozulma sürecine bakmak gerekir. İnsanlık tarihinin, bütün aşamaları (özellikle de uygarlık öncesi süreçler) böyle olmadığına göre, bu kırılma ve zihnin bozulma süreci nerede ve kiminle başlamıştır?

Zihnin Tersten İşlemesi ve İnsanın Savaş Süreçlerine Girmesi

İlk emperyalist dönemin Akat’lı Sargon’la başladığı izlenmektedir. Bu, yayılmacı karakterin ortaya çıktığı dönemdir. Yaklaşık olarak milattan önce 2300’lü yıllara kadar gider. Bu, bozulan zihnin kurumsallaşma dönemidir. Bu kurumsallaşmaya öncülük yapan Sümer uygarlığıdır. Sümer uygarlığında, insan zihni tersten görmeye ve işlemeye başlamıştır. Bunu takip eden süreç, insan zihninin bölünmesi veya kurumsallaşması olarak inşa edilmiştir. O dönemlerde, insanlar arası zihinsel çatışmalar ön plana çıkmış ve bu durum insanları bölmüştür. Bin yıllarca özgür akla direnen insan, bu direncin sonunda kaybetmiş ve kendini çatışmacı zihne bırakmıştır. Milattan önce 2300’lü yıllara geldiğimizde Akat’lı Sargon önderliğinde bu süreç daha da pekişmiş ve geri dönüşü zor bir döneme girmiştir. Bölünen zihin, bölünen insan, bölünen kurum, bölünen kimlikler, inançlar ve coğrafyalar haline gelmiştir. İnsan, zihnin bu halini görememiş, bunu kurumlaştırarak derin ve kapsayıcı örgütlenmelerle kendini var etmeye devam etmiştir. İnsanlığın binlerce yıllık tekrarı bunun sonucudur. Bu sonuç, insanlığı huzura kavuşturmamış, çok daha sert hale gelen düğümlere yol açmıştır.

Başlangıç Tuzakları

Problemin kaynağı ve yaratmış olduğu enkazlar, başlangıçta gizlidir. Başlangıçları doğru olmayanların, yaşamış olduğu süreçleri de doğru olmayacaktır. İçinden çıkılamayan durum budur. Başlangıcı doğru göremeyenlerin, doğru bir anlayışla buluşması mümkün değildir. Başarısız geçen 14.700 savaşın nedeni budur. Bunun, neresinden tutarsak tutalım içinden çıkamayacağımız açıktır. Dilediğimiz kadar yorum yapalım, bu beyhude bir çabadır. Herkes anlayabildiği kadar dinleyecek ve anlayabildiği kadar uygulayacaktır. Çelişki, karmaşa, kaygı ve karamsarlık bitmeyecektir. Her insan farklı bir uçtan tutacak ama gerçek görünmeyecektir. Körler ve filler hikayesi devam edecektir. Ama ortada net bir fil tanımı olmayacaktır. Her insan problem haline gelmiş zihnine göre bir tanım yapacak ve bu tanımlar daha fazla tanımsız bir hal yaratacaktır

.

Bildiklerimizi Terk Edelim

Kuantum bilimi, anlaşılması zor bir bilim olup, yeni alanlar açmıştır. İnsanlar bunu anlamakta olabildiğince zorlanmıştır. Bunu kolay anlayabilmenin yolunu sorduklarında, ünlü bilim insanlarının verdiği yanıt şu olmuştur: Kuantum bilimini

anlamak istiyorsan, tüm bildiklerini unut. Çünkü bildiklerimizle kuantumu anlamak mümkün olmamaktadır. Tüm bildiklerimizi bir tarafa bırakıp, onlarla düşünmeyi terk ettiğimizde, gerçek boyutuyla görme ve anlama ortaya çıkacaktır. Tekrar eden ilişki, yaşam, kurumlaşma, savaş ve insan gerçeğini anlamak için öncelikle bildiklerimizi unutup bir köşeye koyduğumuzda, gerçek görünmeye başlayacak ve nasıl bir yaşam içinde olduğumuz anlaşılacaktır. Binlerce yıldır anlamsızlaşan, bizi boğan ve yaşamımızı yaşam olmaktan çıkaran durum görülecektir. Nasıl hatalı bir başlangıç yaptığımız görülüp incelenecektir. Sadece günümüz değil, günümüzden önceki tüm yıllar gözler önüne serilecektir. Neticesinde tekrar eden geleneklerin ürünleriyiz. Kendimiz yaratmıyor, yaratılanlara eşlik ediyoruz. Bunları farklı söylem, anlatım ve paylaşımlarla sürdürüyoruz

Ama aynı teknikleri devam ettiriyoruz. Aynı kurumlarla ilerliyor ve bunlara eşlik ediyoruz. Anlaşılacağı üzere bir veya birkaç yanlış yapmıyor, yanlışlar dizgesinde kalıyor ve katılıyoruz. Bütün bilmelerimizin çöktüğü nokta burasıdır. Tüm bilmelerimizin öldüğü ve çürüdüğü yerde, bu bilmelerle özgür bir yaşam savunucusu ve paylaşımcısı olamayız. Öncelikle bu bilmlerimizin görülmesi ve terk edilmesi gerekir. Özgür yaşam bu noktadan sonra başlayacaktır.

Yeni ve Özgür Bir Başlangıç

Bildiklerimizi unutmak veya bir tarafa koymak, elde edilmiş olan kazanımları yok etmeyecektir. Güzel ve anlamlı bir kazanım varsa o kalıcı olandır. Bu kazanımları daha da anlamlı hale getirmek, yanlışları görmek ve bunda ısrar etmemektir.Binlerce yıllık insanlık tarihini, yeni ve özgür bir başlangıçla taçlandırabiliriz. Kadim bir coğrafya ve insanlık olarak, özgürlük girişine nasıl bir insan ve nasıl bir zihin yapısı içinde olduğumuzu görerek giriş yapabiliriz. Binlerce yıldır ters bir gidişat içinde olan zihnimizi görerek ve bu terslikten çıkarak olabilir. Binlerce yıllık tekrarın son bulması bununla gelecektir. Bu gerçeği görmeden tekrarı aşamaz ve binlerce yıllık yöntemlerle devam ederiz. Kim olduğunuzu görmek ve bilmek, nasıl bir yanlışın içinde olduğunu anlamaktır. Neticesinde bu, binlerce yıllık bir hata ve yol kazasıdır. Bu yoldan çıkmadan, özgür algılamalara ulaşmak mümkün değildir. Yaşadığımız an, insanlığa ışık tutan bütünlüklü bir andır. Özgür insan ve özgür yaşam çıkışı, bu anı görmekle olacak ve yepyeni alanlar açılacaktır. Bu, zihnin devrimidir. Zihni özgür olanın yaşamı da özgürdür. Zihni ve yaşamı özgür olanların paylaşımları, kurumları ve coğrafyaları da özgür olacaktır. Bu bir bütün olarak insanlığın özgürlüğüdür. Anlamak ve çıkış yapmak buradan başlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR