Yoksulluk başa bela
Neredeyse kalp atışlarımız dolara endekslenmiş durumda. Dolardaki her yükseliş dönüp dolaşıp bizi vuruyor. Alım gücümüzü bir kademe daha aşağıya çekiyor. Bu da zaten sofralarda eksilen ve mazide kalan tüketim maddelerimizden bazılarının azalmasına ya da tümden mazi olmasına yol açıyor.
Üretimden kopan, iş bulamayan, asgari ücret ve altında bir gelire sahip olanların yaşadığı ekonomik zorluklar birçok aileyi yaşam ve gelecek kaygısı içinde çaresiz bırakıyor. Günlük sosyal medya ve basına baktığımızda, sadece eve ekmek götürebilenler, pazardan en ucuzunu almak için akşam saatlerini bekleyenler, pazardan geriye kalanlar içinde yenilebilir olanları toplamaya çalışanların sayılarını artması ve yaygınlaşması, yaşanan sıkıntı ve sorunları anlamaya fazlasıyla yeterli geliyor.
Bir tarafta açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşamlarını sürdürmeye çalışan geniş yığınlar diğer tarafta ise hızla zenginleşen küçük azınlıklar. Araya uçurumlar giriyor. Çelişkiler ülkesi olmaktan kurtulamıyoruz.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2021 yılı verilerine göre düzenli ve geçici sosyal yardımdan faydalanan hane sayısını altı milyona yakın bir rakam olarak açıklıyor. Her evde en az üç dört kişinin yaşadığı düşünüldüğünde, ortaya küçümsenmeyecek bir rakam çıkmaktadır. Bu rakamlardan bile, nüfusun önemli bir kesimine yapılan destekler sayesinde ayakta kalabildiğini gösteriyor.
Yaşanan ekonomik sıkıntıların devam etmesi, bu arada doların yükselmesi sonucu alım gücünün düşmesi, insanların ellerinde kalan son birikimlerinin eriyerek yoksullaşmasına, işini kaybedenleri de eklediğimizde açıklanan bu rakamlar daha da kabarmaktadır.
Nüfusun neredeyse üçte birinin sosyal yardım ve desteklerle ayakta kalmaya çalıştığı gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Seçim dönemi de yaklaşıyor. Yeni dönem iktidar olmak isteyen partilere; yaşadığımız bu derin yoksulluktan nasıl çıkılacağının çözümünü dayatmaktadır. İktidar adayları bu sorunlarla nasıl başa çıkacaklar? Çözümleri neler olacaktır?
Yoksulluk sorununun temel çözümünün üretimin artması ve üretim temelinde istihdamın yapılması olduğunu ekonomiden anlayan herkes bilmektedir. Ancak iktidar adaylarının, üretimi yeniden nasıl işler hale getireceklerini kamuoyuna iyi anlatmaları ve ikna etmeleri gerekmektedir. Üretimden kopanların yeniden üretir hale getirilmesi için çözümler bulmalıdırlar. Ortaya konacak çözüm yöntemleri bir farklılık ve umut yaratacaktır.
Desteğe muhtaç yaşamak durumunda olmak psikolojik olarak insanları örselemektedir. Bağımlı olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmak ister istemez insanların kendi özgür iradesiyle hareket etmesini engellemektedir. Karnı aç olan insan sadece karnını doyurmaya odaklıdır. Düşünen insan açlık sorunu ve gelecek kaygısı çekmeyen insandır. Bu yüzden insanlar ürettiği ve kendi kendine yeterli hale geldiklerinde kendi olabilirler ve kendini borçlu hissetmezler ve bağımlı olmaktan kurtulabilirler. Ekonomik gücü olmayanlar, özgürce hareket edemezler. Üretim arttıkça, insanlar üretimin bir parçası oldukça ayakta kalacaklar ve özgürce düşüneceklerdir. Yoksa bağımlılık, kendini borçlu hissettireceği için ancak minnetlik duygusu geliştirmektedir. Bu ruh hali ise geleni kaybetmemek için bile olsa daha fazla biat etmesine neden olmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.