Yerli ve Milli tımarhane!
Tarikatların hedefi olduğu için bir profesör ülkeyi terk ediyor,
Almanya’ya göç ediyor.
Giderken de hepimize bir mesaj bırakıyor.
“Artık gidelim. Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” diyor ve gidiyor.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Almanya’daki Münster Wilhelm Üniversitesi’nin İslam Teolojisi bölümünden davet almış, akademik çalışmalarını burada sürdürecek.
Profesörün, bir notu da şöyle; “Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile Sakarya’daki tacizci Nurullah’a devrettim, İlahiyat işleri artık onlara teslim.”
Demiş ve gitmiş.
Ne kadar acı değil mi?
Düşüncelerini, görüşlerini ifade ettiği için tarikatların hedefi oluyor, linç ediliyor, Marmara Üniversitesindeki görevinden istifa ediyor, etmekle kalmıyor, ülkeyi terk ediyor.
**
Mesele ya da sorun kimin sorumluluğunda?
Elbette ki iktidarın.
Neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde meseleye göz attığımızda, profesör ve onun gibi gidişlerin, gidenlerin gidişine neden olan kişi, şahıs, görüş ve saldırıların pervasızlığının karşısında duracak, yurttaşının kişisel hak ve hürriyetlerini güvence altına alacak kurum Devlettir.
Dolayısıyla Devlet erkini elinde bulunduran iktidarlar; oradan aldıkları yetki ile, yasama ve yürütme erklerini de kullanarak, yurttaşlarını güvence altına almak gibi bir sorumluluk altındadır.
Profesörün bu anlamda giderken verdiği mesajlar, altı çizilmeden geçiştirilecek mesajlar değil. İçine sürüklendiğimiz çağdışı anlayışın çok net özetidir. Hukuka saygısı olanlar hukuksuzluk karşısında yeniliyor, çareyi ülkesini terk etmekte buluyor, imkânı varsa.
Onlar gidiyor, biz ne yapacağız?
Direneceğiz başka çare yok.
Her ne kadar yerli ve milli tımarhanede ruh sağlığımız iyi olmasa da, iyi olması için tamir ve tımar etmek durumundayız ki, meczupların hâkimiyeti kırılsın.
**
Profesörün dediği ‘yerli ve milli tımarhane’ meselesi çok çarpıcı. TV ekranlarındaki tartışma programlarında canlı tanığıyız tımarhanelik durumun. Nereye kadar devam eder, eder mi etmez mi?
Bilemiyorum.
Ancak, üreten beyinlerin göçü ülkenin, insanlarımızın, gençliğin geleceğinin kaybıdır. Bu kayıp bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. O zamana kadar bunlarla, bu meczuplarla bu yerli ve milli tımarhanede birlikte nasıl yaşayacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.