Üniversiteyi müteahhit 'kılığına' sokmayın
Üniversite arazisinde imar izni, yapılaşma, rant elde etme ile ilgili uzun zamandır yoğun bir çaba içerisinde olunduğunu biliyoruz. Daha önce de birkaç kez yazdım, ancak ‘Durmak yok, yola devam’ şiarı ile hareket eden kesimi durduracak bir mekanizma olmadığı için seçime kadar olan zamanı değerlendirmek’ isteyen güruha sesleniyorum; ‘Bu işten vazgeçin’…
Bu çağrıyı onlara yaparken, bir çağrı da ‘Kentin sayısı bol’ STK’larına…
Yahu, zaten kentin diğer bölgelerinde araziler kayyumlar ve TOKİ eliyle peşkeş çekildi, kimseden yüksek bir ses çıkmadı. Bari bu üniversite arazisine sahip çıkılsın ki, kente hizmet verdiğini iddia edenlerin samimi olduklarına kanaat getirelim.
‘Kimseyle kötü olmayayım’ diyerek, herkesle ‘mavi boncuklu’ hayaller kurmakla, bütün pislikleri halının altına gizleme alışkanlığını sürdürmekle, vatana-millete-kente hizmet olmaz. Olsa, olsa, günü kurtarma olur ki, uzun vadede olan-biten her şey halkın radarına takılır.
Halk STK’ları da Üniversiteyi yakın takipte.
*
Tıp fakültesi hastanesinin artık hizmet veremeyecek durumda olduğu konusunda ciddi bir kamuoyu çalışması yapıldığını, yapılmakta olduğunu biliyoruz. Adım, adım bir çalışma. Hem Üniversite içinden hem de dışından partnerler ‘başarılı’ bir çalışma sonucu durumu arzuladıkları noktaya getirdi.
Bundan sonrasını engellemek belki mümkün olamayabilir, ancak, ilişkilerin nasıl geliştiğini, nereye doğru gideceğini, imar izni aşamasına kadar ve ondan sonraki aşamalarda kim/kimlerin rol aldığını, bundan sonra da kimlerin bu alandaki ranta dâhil olacağını ortaya çıkarmak ‘çocuk oyuncağı’ olacağı için, kent adına ‘Savaş başlamıştır’!diyebilirim.
Ben, kendi adıma hiçbir pisliği halı altına süpürmeyi düşünmüyorum.
‘Hastane yapacaktık, engellendi’ diyebilirler, bununla ilgili kendilerine göre kamuoyu yaratmaya çalışabilirler. Hiç önemli değil. Mevcudu doğru dürüst işletemeyen, Ağır hastalıklarla ilgili çekimlere aylarca gün veren, parası olmayanın tedavi göremediği hastane olsa ne olur ki?
Öğrencisi ile barışık olmayan bir yönetim, imarla barışık ise, sıkıntı büyük demektir.
Hukuk fakültesi öğrencileri ile durumun bu aşamaya gelmesine hiç gerek var mıydı?
Öğrenci ile uzlaşmak, karşılıklı müzakere ile ortaklaşmak özgür, demokratik üniversitelerin işidir. Kim haklı, kim haksıza girmiyorum, ancak, çözüm bulması gereken tarafın yönetim olduğu gerçeği her iki durumda da değişmiyor.
Çözüm yaratmak yerine, öğrencileri çağırıp ‘tehdit’ edercesine konuşmak da üniversite yöneticilerine yakışmıyor. Bence toparlanın, gereksiz ortamlar oluşmadan gerçekçi olun.
Üniversiteyi müteahhit ‘kılığına’ sokmayın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.