Önce kadınlar
Tarihte kadınlara özel bir günün belirlenmesi ilk olarak 2. (Sosyalist) Enternasyonal'e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi delegeleri ClaraZetkin, Kate Duncker ve arkadaşları tarafından önerilmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiş. Sonrasında Kadınlar Günü farklı ülkelerde farklı tarihlerde kutlanmış. Kadınlar gününün dünya çapında kutlanması ise 16 Aralık 1977 tarihine Birleşmiş Milletlerin 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etmesiyle başlamış. 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etmekte ki temel amaç kadınların siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesi amacıyla farkındalık yaratmak, ekonomik ve sosyal başarılarını öne çıkarmak. Ne yazık ki 1977 yılında belirlenen bu amaç hala güncelliğini koruyor.
Türkiye’de ise ilk olarak 1921 yılında kutlanmış ancak bu tarihten sonra 1975 yılına kadar kadınlar gününün kutlanmasına izin verilmemiş. Daha sonra 1975 yılında 1975 yılında Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı ilan edildi. Türkiye’de de 1975 Kadın Yılı Kongresi gerçekleştirildi. Bu kongrenin de etkisiyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tekrar kutlanmaya başlanmış. Ancak 1980 12 Eylül Darbesinden sonra dört yıl boyunca bu günün kutlanmasına tekrar yasaklanmış. 1984 yılından itibaren Türkiye’de de tekrar kutlanmaya başlamış. Özetle Türkiye’de kadın olarak varız diyebilmek bile hayli zaman almış.
1984 yılından beri her yıl bilinilirliği daha da artarak Dünya Kadınlar Günü kutlansa bile kadınlar hala toplumun en dezavantajlı gurupları arasında yer alıyor.Tam da bu noktada bir soru sormak istiyorum;“Dünya Kadınlar Günün kutlu olsun” ifadesi doğru mu?Biz 8 Mart Dünya Kadınlar gününde neyi kutluyoruz;
Sosyal alanda ne kadar öldürüldüğümüzü ya da dövüldüğümüzü mü?
Siyasal alanda ne kadar çok olduğumuzu mu?
Ekonomik alanda ne kadar etkili olduğumuzu mu?
Aslında kutlayacak çok fazla bir şeyimiz yok. Bu yüzden bizim için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haklarımız için daha fazla mücadele etme günü olmalıdır. Oysa mevcut durum bunun tam aksi yönünde gelişiyor. Biz kadınlar 8 Mart’ta bize çiçek verilmesiyle, hediyeler alınmasıyla, siyasetçilerin büyük laflar etmesiyle, çalışıyorsak yöneticimizin bize izin vermesiyle ya da buna benzer sembolik bile olamayan şeylerle yetiniyoruz. Tüm bunlarla yetindiğimiz için kadını dövmek, öldürmek “kışkırtıcı nedenlerle” beraber hem toplum tarafından hem yargı tarafından affedilebilir olabiliyor. Tüm bunlarla yetindiğimiz için sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda “dezavantajlı” olmaya devam ediyoruz. Ve 1984’ten bu yana kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet artarken kadının siyasette ve ekonomide ki temsili yeteri kadar artmıyor.
Ben artık her 8 Mart’ta kadın olmayı gerçek anlamıyla kutlayabilmek istiyorum. Ya siz?
8 Mart’ın bayram havasında geçmesini isteyen kadın-erkek herkes harekete geçmeli. Gücünün yettiğince değil daha fazlasıyla toplumsal adalete katkı sunmalı.
Ama her şeyden önce KADINLAR güçlü olmalı. Haklarını savunabilecek kadar, mutlu ve adil bir toplum için önce KADINLAR GÜÇLÜ OLMALI.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.