Nepotizm ve Patronaj
Nepotizm, öznel ve adil olmayan bir şekilde ayrımcılık olarak tanımlanır. İngilizce'de "Nephew" (yeğen) kelimesiyle ilişkilendirilmiştir, ancak Türk Dil Kurumu'na göre "arkadaş veya akraba kayırma" olarak açıklanmıştır. Türkçe'de nepotizm kavramını ifade eden terimler arasında "iltimas, torpil, dayıcılık ve hısım kayırmacılığı" bulunur.
Nepotizm, hem kamu hem de özel sektör kuruluşlarında önemli bir sorundur. Günümüzde, akraba ve yakınların aynı iş yerinde işe alınması şeklinde ortaya çıkar. Bu tür ayrımcılık, kişinin yetenek, kabiliyet veya eğitim düzeyine bakılmaksızın işe alınmasını içerir ve genellikle öznel bir şekilde yapılır, bu nedenle mağduriyetlere yol açar.
Bu tür ayrımcılıkların, kişileri ayrıcalıklı bir konuma getirdiği durumlarda diğer insanlar arasında memnuniyetsizliğe neden olabileceği belirtilmektedir.
Nepotizm, Rönesans öncesi Papa'ların, nitelikleri ve eğitim düzeyini göz önünde bulundurmadan yeğenlerine üst düzey kademelerde iş bulma çabalarına dayanır. Bu çabalar sonucunda kiliselerin etkinliği tartışmaya açık hale gelmiş ve Papa'nın yeğeni olmayan kişiler üzerinde olumsuz etki yarattığı belirtilmiştir.
Nepotizm, Türkçe'de kayırmacılık olarak kullanılsa bile aslında kayırmacılıktan daha azını ifade etmektedir. Görülen kayırmacılıklarda tanıdık, eş-dost kayırmacılığı için daha çok "kronizm", siyasal ve dinsel kayırmacılık için "patronaj" (kayırmacılık anlayışı) ve iktidara ve seçmen kesimlerine yönelik kayırmacılık için de "klientalizm" (din adamlarının görüşünün uygulanmasıdır) terimi kullanılmaktadır. Eğer yükseltilmiş çalışanlar, yöneticinin arkadaşı ve dostu ise kronizmden bahsedilir. Uygulama geniş alanı ve önemli sonuçları olan kronizm kavramı, kayırmacılığın özel bir türüdür.
Ünlülerin ünlü olmuş çocuklarıyla ilgili başlayan tartışma, nepotizm anlamındaki kohumbazlık (hak etmeden ünlenen veya ünlendiği sanılanlar) sözcüğünden hareketle “kohumbala” şeklinde aktarıldığı ifade edilmektedir. Nepotizm kavramının daha genel anlamda ayrıcalıklı grup anlamındaki kelime kökünden gelen “Favoritizm” kavramı altında incelenmesi mümkündür.
Favoritizm, toplulukların iç grup ve dış grup olarak ikiye bölünmesiyle oluşur ve bölünme sırasında, etnik ve bölgesel ayrımcılık, tarikatçılık, mezhepçilik gibi sebeplerle oluşturulan iç gruplara ayrıcalık verilmesi ve dış grupların dışlanması durumudur. Aktif olması durumunda özel olarak taraftarlık olarak da isimlendirilen Favoritizm, bazen söz, giyim, semboller gibi dışavurumlar içerirken, bazen sadece ait olduğu veya bireyin kendisini ait olarak görmek istediği sosyal yapılara içsel bağlılığından ibarettir. Ayrıcalık sağlanması, dış grupların küçük görülmesini de beraberinde getirir.
Bu durum, iç grubun üyelerinin dış grubun saldırısı altında olduğu algısına paralel ilerler. Dış grup deregasyonu olarak geçen bu durum, aynı zamanda iç grubun üyelerinin, dış gruptakiler tarafından saldırı altında olması algısına paralel ilerler. Bu saldırının sebebi olarak dış grubun, iç grubun üyelerinin önünü kesmesi algısı olabileceği gibi bazı durumlarda da dış grup deregasyonu, sınıfsal kategorizasyonun doğal bir sonucu olarak görülmektedir.
Günümüzde nepotizm, mevkisini ailesinin yararına suiistimal eden kişiler için kullanılmaktadır. Kronizm ise bazı kişilerin yetenekleri ve üstünlükleri yüzünden değil, sadece kilit noktalardaki kişilere yakınlıkları sayesinde olumlu yönde farklı muamele görmeleri, yani kayrılmalarıdır.
Kleptokrasi ya da yağma düzeni, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca hırsızlar rejimi anlamına gelir. Demokrasinin bütün kurumlarıyla yerleşmediği ülkelerde görülen bu durum, o ülkelerin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri olmaktadır.
Kleptokrasi'nin, “Plütokrasi” (zenginlerin yönetimi) ve Oligarşi'den ayrılan bazı yönleri vardır. Kleptokrasi ile yönetilen bir ülkede yozlaşmış politikacılar, kendilerini hukukun üstünlüğünün dışında tutup; yandaş komisyonlar, rüşvetler ve özel ayrıcalıklar yoluyla, devlet fonlarını kendilerine ve ortaklarına yönlendirerek gizlice zenginleşirler. Bununla birlikte, kleptokratlar genellikle elde ettikleri kârlarının büyük kısmını, iktidarını kaybetme ihtimaline karşın, yurtdışı bankalarda muhafaza ederler.
Hırsızlar rejiminin egemen olduğu bir ülkede, yerli sanayi ve tarımsal üretim zayıflar ve iç pazar büyük sermaye gruplarına açılır. Siyasal alanda da insan haklarını çiğneyen, baskıcı bir yönetim kendini gösterir (düşük ücretler, rüşvetsiz iş yapmayan bir bürokrasi vb.). Etnik milliyetçiliği, ırkçılığı ya da dini kullanarak geniş kitleleri yönlendirmeleri, bu tür yönetimlerin en karakteristik özellikleri arasındadır.
Adam Bellow, nepotizmi birçok şirketin başarısına katkı sağlayan bir unsur olarak görmüştür. "Nepotizme Övgü" adlı eserinde nepotizmin birçok alanda oldukça yaygın şekilde uygulanan kurumsallaşmış bir yapıya kavuştuğunu vurgulamaktadır. Ancak bu eserde, nepotizm konusuna çalışanlar açısından değil, şirketlerinin devamlılığı açısından yaklaşılmıştır. Özler ve diğerleri ise, nepotizmin çalışanlar açısından bir takım avantajları olduğuna vurgu yapmış ve "insanların tanıdık bir isim veya simayla karşılaştıklarında kendilerini daha güvende ve rahat hissedeceklerini" belirtmiştir.
Siyaset diliyle ifade etmek gerekirse, geleneksel toplumlarda kaynaklara sahip kişilerin sunduğu imkânlar karşılığında kaynaklara sahip olmayan kişilerden aldıkları hizmetler şeklinde genel olarak nitelendirdiğimiz bir ilişki bağlarından aslında ortaya çıkmış bir terim var. Özellikle devlet kaynakları bu ilişkilerde çok temel bir rol oynar. Devlet kaynaklarını ulaşımda erişimde kişisel ilişkilerin rol oynaması diye düşünebiliriz ve bu ilişkiler çerçevesinde kurulan siyasi bağlantıları da içerir. Seçmeni birebir etkilediği durumlar olduğu gibi, bazen dolaylı etkilediği durumlar da vardır.
Evet, bahsettiğiniz durumlar oldukça tipik örneklerdir. Bir siyasi partinin merkezi hükümeti ya da yerel hükümeti kontrol etmesi sonucunda, bir kamu iktisadi kuruluşunda iş verme karşılığında oy beklemesi bu örneklerden biridir. Aynı şekilde, sosyal yardım alma karşılığında bu sosyal yardıma erişimde aracılık oynayan adaya, siyasi kişiye ya da siyasi partiye oy verme de bir diğer örnektir.
Bu durumda, kaynağı kontrol eden siyasi kişi veya siyasi parti aracılar kullanarak seçmenlere ulaşabilir ve buna karşılık en basit şekilde oy vermesini bekleyebilir. Ancak kimin faydalandığı konusu önemlidir. Partiye çok yakın olan kişilere mi patronaj kaynaklara ulaşmakta öncelik sağlanıyor, yoksa partiye yakın ama tam olarak bağlı olmayan seçmenlere mi fayda sağlanıyor gibi soruları sorabiliriz.
Patronaj da bir tür kayırmacılık anlayışıdır. Kişilerin, seçmenlerin veya vatandaşların bazı kaynaklara ulaşmakta zorluk çekmesinden yola çıkarak, bazı kişilere öncelik tanınarak, eşit haklarla değil de bu önceliklere göre kaynakların dağıtılması olarak düşünebiliriz. Tabii ki, bunun karşılığında siyasi beklentiler olur ve bu beklentilerin en basiti seçmenden oy almak iken, daha farklı detayları da içerebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.