İŞİD FAŞİZMİ KENDİ ZULMÜNDE BOĞULACAKTIR
Medeniyetlerin dünyaya yayıldığı topraklar olarak bilinen Ortadoğu coğrafyası kan gölüne dönüştürüldü. Kapitalist modernitenin karakterinden kaynağını alan bu politikalar, Mezopotamya da halkların soykırımına yol açmaktadır. Binlerce yıllık kardeşlik ve komşuluk ilişkilerine düşmanlık tohumları ekilerek, birbirinin düşmanı, kan davalısı yapılmak istenmektedir. Ortadoğu’nun kadim halkları bu politikalar sonucu şimdi soykırımla, tecavüzle, göçle, açlıkla karşı karşıya bırakılmıştır.
Nazi kıtalarının; başta Yahudiler olmak üzere, halklar üzerine uyguladığı yok etme politikalarını kendine rehber edinen İŞİD çeteleri; onları aratmamaktadır. Halklar üzerinde kırım politikaları uygulamaktadır. Dünyanın dört bir yanından toplanarak, derleme bir güç durumuna getirilen Ortadoğu’nun yeni Nazileri, başta Kürt halkının; diğer halkların, farklı kültürlerin ve inançların başına bela edilmiştir.
Türkiye’de AKP hükümetinin, gerici körfez ülkelerinin ve uluslararası kirli sermayenin tetikçisi olarak ortaya çıkarılan İŞİD adlı çete yapılanması, İslam söylemini çok sık kullanmasına rağmen, uygulamalarıyla İslam’a en büyük kötülüğü yapmaktadır. Kafa kesen, ele geçirdikleri köy ve kasabalardaki kadınları ganimet olarak görüp pazarlarda satan ve tecavüz eden güruhun İslamla hiçbir ilgisi yoktur. Rojava’da, Şengal’de, Mahmur’da vahşi uygulamalarıyla insanlık tarihine kanlı, karanlık bir sayfa açmışlardır. Halkların düşmanı faşist İŞİD çetesine, halk direniş güçlerinin oluşturduğu; devrimci direniş bloğu geçit vermeyecektir. Ortadoğu’nun kadim halklarının devrimci direnişi, geçmiş tarihsel süreçlerde olduğu gibi bu belanın da üstesinden gelecektir.
Kürdistan ve Ortadoğu coğrafyasında, halkların boğazına bıçağın dayandığı böylesi bir ortamda 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutlayacağız. Bu günün anlamına en uygun ve doğru davranış, Kürdistan halklarının bu tehlikeden kurtulması için hep birlikte karşı koyarak, tehlike ve tehdidin ortadan kaldırılması için mücadele etmek olacaktır.
Faşist İŞİD çeteleri; birliğin ve barışın simgesi haline gelen Rojava Devrimine niçin bu kadar kin ve öfkeyle saldırdığını anlamak için Rojava Devriminin karakterine bakmak gerekir. Rojava devriminin Ortadoğu da bir model olarak yaygınlaşması, yoksullara, emekçilere ve inançlara saygı göstermesi emperyalistleri ve bölge sömürgeci güçlerini düşündürtmektedir.
Faşist İŞİD çetesinin organize edilerek, halkların üzerine saldırtılmasının sebebi bu özgürlük ve devrim dalgasının gelişeceği korkusunun yanında; sömürü ve etkinlik alanlarını kaybetme kaygısı da yatmaktadır.
Faşist İŞİD çeteleri halkları kana boğarken; Rojava Devrimi ise; Ortadoğu halklarına barış, demokrasi ve kardeşleşmenin yolunu açmaktadır. Gerçekleşen bu devrim Sayın Öcalan’ın ütopyasıdır. Ancak bu ütopyanın mimarı bir ada hapishanesinde tutsaktır. Sayın Öcalan tutsak kaldıkça Ortadoğu’da barış da tutsak kalacaktır. Sayın Öcalan’ın demokratik modernite düşüncesine karşı kapitalist modernitenin kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’da Rojava’da, Şengal’de, Mahmur’da ve Filistin’de halkların ortaya koyduğu anlamlı direniş; Ortadoğu’nun Nazi’leri olan İŞİD’e geçit vermeyecektir. İnsanlık yeni bir Nazi iktidarını bir daha yaşamayacaktır. Nasıl ki, Nazi orduları Stalingrad’da Volga’yı geçemeyip orada çakılıp kalmışlarsa; Kürt Özgürlük Hareketinin oluşturduğu direniş hattı da faşist İŞİD çetesini Medya Dağlarının eteklerine gömeceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.