Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

KADIN İNSAN

KADIN İNSAN

Özlü söz, ‘kendini bil’ diyerek kendin olmaya gönderme yapar.

İnsana ve özelde kadına, kendini bilmek ve kendin olmaktan ziyade, başkalarının davranışları ve sözleri öğretilir.

Bu roller içinde, kadının kendine ayırabileceği zamanı yoktur.

Kadın olmak sadece kendini bilmek de değildir; kendini görmek, tanımak, oluşturmak ve yaratmak demektir.

Kadın Olmak…

Söylemin ve davranışın içinde var edilmeye çalışılan varlık…

Toplumun öğrettiğiyle başlayan, bireyin iç sesiyle çatışan; zamanla kabuk değiştiren bir gerçeklik.

Kadın olmak, yalnızca bir cinsiyet meselesi değil, bir varoluş hâli.

Her sabah kendinle yeniden başlamak zorunda olduğun bir yolculuk.

Yolculuğun Kalıplaşmış Öğretileri

Bir kız çocuğu doğduğunda başlar bu yolculuk.

Pembeye boyanan duvarlarla, minik tokalarla, oyuncak bebeklerle.

Daha ilk adımda, kim olman gerektiği sana gösterilir.

Ve sen, bir gün bu öğretilenleri sorgulamaya başladığında, o pembe duvarların aslında görünmez kafesler olduğunu fark edersin.

Aynadaki Kadın

Kadın olmak, çoğu zaman bir aynaya bakıp başkasının yansımasını görmek gibidir.

Gözlerinin içine değil, saçının uzunluğuna, sesinin tonuna, eteğinin boyuna, gülüşünün ölçüsüne bakılır.

Kadın olmak, başkalarının bakışıyla tanımlanmak; onların beklentileriyle ölçülmek demektir.

Oysa insan kendini içeriden inşa eder, değil mi?

Kutsamak ve Kısıtlamak

Toplum kadını kutsar ama aynı zamanda kısıtlar.

Anneyse fedakârlığıyla yüceltilir, sevgiliyse sadakatiyle, eşse itaatiyle.

Ama kendinden, yaşadıklarından ve özgürlüğünden söz ettiğinde, bu kez fazla olmuş olur.

Kadın olmak, fazla olmamaya çalışmakla geçen bir ömür olabilir bazen.

Sessiz ol ama duyul, güzel ol ama dikkat çekme, sev ama bağımlı olma, çalış ama anne olmayı unutma.

Çelişkilerle çevrilmiş bir labirenttir kadın olmak.

Olmak…

Bir kelimeyle başlayıp sonsuz sorulara açılan bir kapı.

Bu kapının ardında ne yalnızca bir beden, ne sadece bir isim vardır.

Kadın olmak, çoğu zaman bir anlatının öznesi değil, nesnesi olarak kurgulanmış bir varoluş biçimidir.

Ve bu biçimin kendisi, tarih boyunca hep başkalarının eliyle şekillenmiş, adı konmuş, yargılanmış, tanımlanmış ve çoğunlukla bastırılmıştır.

Ama kadın olmak aynı zamanda fark etmektir.

Kendini.

Köklerini.

Yaralarını.

Fark ettikçe güçlenir kadın.

Keşfettikçe içi büyür; kendini bildikçe dünya değişir.

Bir kelime, bir yürüyüş, bir “hayır” tüm ezberleri bozar.

Çünkü kadın olmak, bir kimlik değil; bir fark ediş ve direniştir.

Kadın olmak, bir yaşam duruşudur.

Kırılan yerlerinden yeniden yapılanmak,

Her kuşakta başka bir dil bulmak,

Ama özde aynı hakikati taşımaktır.

Kimi zaman şiddetle yüzleşmektir, kimi zaman yok sayılmakla; ama her defasında hayatta kalmaktır.

Yalnızca nefes almak değil;

Var olmak,

Görünmek,

Dönüşmek…

Ve belki en çok da: anlamak ve yansıtmak. Çünkü anlamak ve yansıtmak, iyileştirir. Anlamak ve yansıtmak, başkalarına ayna olur.

Kadın olmak da bazen, başkasının sessizliğini duymak, onun yerine de konuşmaktır.

Şimdi kadınlar daha çok anlatıyor.

Yazıyorlar, düşünüyorlar, meydan okuyorlar.

Onlar artık yalnızca “kadın” değil; yazar, işçi, anne, âşık, sanatçı, filozof, mücadeleci…

Hepsi bir arada.

Çünkü kadın olmak artık sadece toplumun verdiği bir rol değil, kendi kurduğun bir gerçeklik.

Ama en önemlisi: Nasıl bir duruş içinde olduğunu bilmek ve dönüşmektir.

Kadın olmak, bir gerçektir. Bazen ağır, bazen karanlık, ama her zaman dönüştürücü olmaktır. Ve en çok da, kendin olma cesaretidir.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR