Hayali üstünlük
Halk arasında “cahil cesareti” diye bir deyim var, bu bilimsel olarak. “Dunning–Kruger etkisi/sendromu,” diye adlandırılır. Cornell Üniversitesi Psikoloji bölümün iki psikoloğu, by Dr. David Dunning ve Dr. Justin Kruger’in tanımladığı, “bir algılamada yanlılık eğilimidir.”
Herhangi bir konu hakkında bilgisi az veya uzman olmayan bireylerin, uzman olanlara göre daha fazla özgüvene sahip olduğunu ifade eden bir bilişsel önyargıdır. Bu görüş, “Yetkin olmayan insanların, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını, anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir.”görüşünü savunmaktadır. Yani “Cahillerin, beceriksizlerin, yeteneksizlerin ölçüsüzlükleri, kendileriyle ilgili algılarındaki hatalardan, yüksek bilgi düzeyine sahip, becerikli, yeteneklilerin ölçüsüzlüğü ise diğer insanlarla ilgili algılarındaki hatalardan kaynaklanmaktadır.” Sonucuna varmışlardır.
Belli bir konuda beceriksiz veya bilgisiz insanlarda görülen, “hayali üstünlük hissi”ne sahip olan bu kişilerden, tipik olarak, beceriksiz ve bilgisiz oldukları konulardaki becerileri ve bilgileri sorulduğunda, gerçekte olandan çok daha yüksek olduğunu iddia ettikleri görülür. Yani bu kişiler, cehaletlerinden ötürü sahip oldukları cesaret nedeniyle, kendilerinin bilgisiz oldukları bir konunun bile uzmanı, ilan edebilirler. Aşağıda bunlar için birkaç örnek vereceğim.
Cornell Üniversitesi'nde, deneklerle yapılan deneylerin araştırması, 1996’da yayınlandı.
Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında yapılan deneyde ve klasik “Sınav nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi…
Soruların %10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onlar, “testin %60’ına doğru yanıt verdiklerini,” hatta “iyi günlerinde olmaları halinde %70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.
Soruların %90’ından fazlasını, doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi, soruların %70’ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.”
Bertrand Russell’un dediği gibi, “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
Dunning-Kruger etkisi keşfi şimdi anlatacağım bu ilginç olaydan sonra gerçekleşmiştir. 1995 yılında, 44 yaşındaki McArthur Wheeler isimli kişi, limon suyunun “tuhaf” olarak tanımladığı kimyası ile ilgili çok derin bilgilere sahip olduğu iddiasıyla, yüzüne limon suyu sürerek 2 bankayı üst üste soydu. Wheeler’in iddiasına göre, limon suyunun, görünmez yazılar yazmakta kullanılabilmesini sağlayan, “gizemli” kimyası sayesinde, kendisi de “görünmez” olacak ve bankadaki kameralar onu kaydedemeyecekti.
Wheeler, bankaları soymayı başardı, ancak kameralar sorunsuz bir şekilde soygunun kaydı yapmıştı. Aynı gün içerisinde, tutuklandı. İlginç olan polislere, kendisinin masum olduğunu iddia etmek yerine, şaşkın bir tavırla “Beni nasıl bulabilirsiniz, yüzüme limon suyu sürmüştüm.” gibi bir hayretler içinde ki ifadeleriydi.
Bu ilginç girişimin asıl sebebi, Wheeler'ın cahilliğiydi. Kimya ve muhtemelen genel kültür hakkında da, derin bir cehalete sahip olmasına rağmen, cahilliğinin farkında olmadığı için kendini uzman olarak görüp, bilgilerinin de herkesin ortalamasının üstünde olduğuna inandığı için, polisleri ve teknolojiyi kandırabileceğini sandı. Yanıldı, yanıldığı da çok net.
İlkokul deneylerinden hatırlayanlar bilir, limon suyuyla yazılmış yazılar görünmez olur. Yazıları tekrar görüp okuyabilmek için, ütü benzeri sıcak şeylerle yazının yazılmış olduğu kâğıt ütülenir.
Wheeler’de, herhalde bu deneylerden etkilenmiş olacak ki, peş peşe iki banka soygunu yapıp rahatlıkla evine gitmiş.
Araştıralar özetle, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” diyor.
6 Şubat 2023 depreminden sonra, büyük bir çoğunluğun, sismolog, jeolog, mimar, inşaat mühendisi, şehirlik uzmanı gibi yorumlar yaptıklarını gördük. Buna tam uyan bir örnek “Depremi dış güçlerin yaptığını, TV kanallarında söyleme cesaretinde bulunan cahil/bilim uzmanları” gördük.
Bir de cübbeli Ahmet gibi, bilimi, eğitimi aşağılayanlar vardır. Bunlar bir kişinin 3 dil bilmesini, üniversite mezunu olmasını, hatta profesör olmasını kötü bir şeymiş gibi gösterme eğiliminde olurlar. Bilginin aşağılanacak bir şey olduğunu savunurlar ve çevresindekileri de buna inandırmaya çalışırlar. Bu tipler çok gürültü patırtı çıkarır ki, bu gürültü içerisinde çok iyi bir iş yaptığı havasını estirmeye bayılırlar.
Bu Prototip’te olanlar ile her zaman her yerde, yoğun bir şekilde karşılaşıyoruz.
Bir de bunları bilim-dışı örgütlenmelerde görmekteyiz. Örneğin, Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler, “biz/ben bilirim,” “en iyi biz/ben bilirim," tabii ki biz/ben biliriz,” vb. onlardan sözleri sıkça duyarsınız.
Bu sendromdan muzdarip bazı “kişilerin” TV Kanal kanal gezip, açık oturumlarında, matematikten mimariye, kimyadan sağlığa dünya ki, hatta evrendeki her alanda üstün fikirleri vardır ve kendilerine sorulmadan yapılan her iş biraz eksiktir. Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar. Hakkında hiçbir fikri olmadığı, öngöremediği olaylar karşısında bile sanki bu olayı yıllar öncesinden görmüş gibi davranmayı severler. Hiçbir hazırlığının olmadığı konularda sanki bunun geleceğini biliyormuş da ona göre hazırlıklarını yapmış gibi hareket etmeye düşkündürler. Sizi de buna inandırmak için çırpınırlar. Bunlar üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda üstlerine yoktur. “Gücü, gücü yetene” deyiminin hayata geçmiş halidir bu kişiler. Kendinden yüksek konumdakilere daima gülücükler dağıtırken, altında kalanları ezmede hiçbir beis görmezler. Ama sorduğunuzda böyle bir şeyin olmadığını iddia ederler.
Bu Prototip’te olanlara birçok politikacıyı da ilave edebiliriz. “Bugün beyaz dediğine yarın siyah der,” ya da “demediğini iddia ederler.” bunların dönüşleri muhteşemdir. Söylediği yalanı unutan yalancı gibi, dün söylediğini bugün inkâr eder, bunları yüzüne vuranları iftira atmakla suçlar, çevresindekileri de buna inandırmak için rakiplerini başka alanlardaki eksiklikleri, zaafları ile vurmaya çalışır. Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır. Yani başarısızlığını tarihin sayfalarından silmek için elinden geleni yapar. Beşer şaşar lafı ona göre değildir, “O” hiç şaşmaz, şaşsa bile bunu sizin hatırlamanızı istemez. Çünkü “O” başarısız olamaz! Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanır. Kesinlikle yanlış yapması mümkün değildir. “O”nun inandığı, doğru kabul ettiği şeyler kesinlikle doğrudur. Bunlar yalanlanmış olsa bile, sırf kendisi inanmış olduğu için asla yanlışlığını kabul etmez, onun yerine sizi kendi yalanına inandırmak için çırpınır. İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz” kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymadığı gibi, bunu bir “hak” olarak görür.
Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkâr eder, tüm mesele sizi buna inandırabilmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.