Felsefî Deneme “Antagonist Varoluş"
Yeryüzündeki soyut veya somut tüm varlıkları incelediğimiz zaman; anlarız ki onların değerini ortaya çıkaran, insanların onlara karşıt olarak nitelendirdiği varlıklardır. Birbirine zıt olanlar, birbirini tamamlar ve iki zıt kavramdan birinin yok olması diğerinin de değerini yok eder. Örneğin barış ortamının değerini en çok bilenler, savaş sürecini görüp yaşamış insanlardır çünkü onlar iki zıt kavramı da yaşamışlardır. En tutkulu kapitalistler, zamanında sosyalizmin aşığı olan insanlardan çıkar genelde. Çocukları masum kılan, yetişkinlerin zalim oluşudur diğer bir açıdan da. Siyahın en belirgin olduğu zemin de beyazdır, belki de bundandır insanların siyah ile beyazı zıt renk olarak varsayması ve birine savaşı birine de barışı yakıştırması.
Zıt varlıkların birbirinin değerini biçmesi durumunu, ben kendi tabirimle "Antagonist Varoluş" olarak adlandırıyorum. Daha çok bilimsel bir terim olan "antagonist" kelimesi, bu durumu en iyi biçimde niteliyor tıpkı kasların birbirine zıt olarak çalışmasıyla hareket etmemiz yahut birbirine zıt çalışan hormonların varlığıyla homeostasinin sağlanması durumunun antagonist olarak nitelendirilmesi gibi.
Natüralist bir yaklaşımla doğayı ele aldığımızda, yine sonsuz bir zıtlık kavramı çıkıyor karşımıza. Gecenin değerini gündüz, çöllerin değerini ise okyanuslar belirliyor insan zihninde. Bu durumu psikolojik olarak incelersek bu varlıklara "zıtlık" kavramını yükleyenlerin, insanların zihinleri olduğu kanısına varıyoruz. İnsanların, kendilerini dünyada egemen varlık olarak gördükleri için de bu kavram zihinden zihne gelişiyor ve bir genelleme oluşturuyor. Düşüncelerimize bile etki ediyor bu "Antagonist Varoluş" olarak adlandırdığım zıtlık kavramı. Mesela felsefenin değerini, belirsizlikler üzerinden biçiyor insanlar ve belirsizliklerin yeryüzündeki sayısal olarak üstünlüğü de antagonist bir biçimde felsefeyi daha değerli kılıyor.
Bertrand Russell da bu durumu "Felsefe, değerini belirsizliğin kendisine borçludur." sözüyle destekliyor. Analitik felsefenin temsilcilerinden kabul edilen ve yirminci yüzyıl felsefe dünyasının en öne çıkan isimlerinden olan Russell, yaşamı boyunca bilimin ve felsefenin birçok alanında çeşitli çalışmalar yapmış biri olarak tanınır. Felsefenin, sanat felsefesi dışında hemen hemen tüm dallarında çalışma yapan ve görüşler öne süren Russell; bu sözüyle de "Antagonist Varoluş" hipotezimi destekliyor bir bakıma. Russell'ın, bu alıntıda sözünü ettiği zıtlık kavramına diğer bir örnek de "Yin Yang Felsefesi"dir. Bu felsefe anlayışında da zıt olanlar, bir bütün olarak kabul edilir ve bu zıt kutuplardır birbirini var eden. Evrenin varoluşunu, bu şekilde açıklayan Yin Yang düşünce sistemi; ortaya çıktığı günden beri birçok dine, görüşe ve düşünüre etki etmiştir. İnsanların zihinlerinde oluşturduğu zıtlık, ilk insandan beri var olagelmektedir; bundan dolayı zıtlık kavramını düşünceleriyle özdeşleştirip felsefi sonuçlar ortaya koymaya çalışmışlardır. Belirsizlik durumu korkunç gelmiştir insanlara. Belirsizliği, düşünmenin gücüyle yok edeceği kanısına vararak yüzyıllardır felsefeden yana olmuşlardır. Belirsizliğin varlığından ortaya çıkmıştır felsefenin bu denli değerli oluşu. Geçmişe baktığımız zaman, büyük imparatorların bile dikkatini çekmiştir felsefe yapan düşünürler; çünkü imparatorlar felsefe yapanların, belirsizliğe çözümler bulduklarını düşünmüşlerdir. Belirsiz olana karşı alınan bu zıt tutum, belirsizliğin zıddı olan felsefeyi daha değerli hale getirmiştir insanların zihninde.
Özetleyecek olursak Dünya'da ve evrende sonsuz bir zıtlık mevcuttur. Bu zıtlıklar sonucunda da insanlar, zıt olarak kabul ettiklerini ölçüt alarak değer biçmiştir varlıklara. Felsefi açıdan da bu durum böyledir; çünkü belirsizliğin bir kayboluş olarak görülmesi sonucunda insanlar felsefeye sığınmıştır. Russell'ın da belirttiği gibi belirsizliğin bu denli can sıkıcı, düşünceden uzak ve felsefeye zıt olmasıdır felsefenin değerini belirleyen. Felsefe, insana düşünerek belirsizliğin girdabından kurtulma şansı tanır. Tam da bu sebepten dolayı "Felsefe, değerini belirsizliğin kendisine borçludur."
-Zeynel Hebun Güler