Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi
Yakın zamanda Nûbihar Yayınları Yönetmeni Süleyman Çevik’le telefonla görüşürken, konuşma arasında ilgi alanıma giren yayınlanan yeni kitapların olup olmadığını sorduğumda, yeni kitapların olduğunu, ama kataloğa baktıktan sonra geri dönüş yaparak bilgi verebileceğini söyledi.
Ben, Süleyman’ın geri dönüşünü beklemeden internetten Nûbihar’ın web sitesine girip gezinmeye başladım. Gezinirken kitaplardan birinin kapak fotoğrafı hemen mıknatıs gibi birden dikkatimi çekerek gözlerimi kitap üzerinde sabitleştirdi. Dayanamadım, dikkatimi çeken Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi(*) kitabının siparişini verdim.
Kitabı böyle hemen o anda birden beni almaya iten neden, yukarıda açıkladığım gibi kitabın kapak fotoğrafı oldu. Kitabın kapağında yer alan fotoğraf, okul hayatımda gözümü ilk açtığım okulun, halk arasında “Taş Mektep” olarak bilinen (Diyarbakır) Ergani İnkılap İlkokulu’nun fotoğrafıydı. (Kitabı yayına hazırlayan Mehmet Şimşek’le 8 Şubat 2021’de yaptığım telefon görüşmesinde, fotoğrafın internetten alındığını, mevcudunun elinde olmadığını ve kapaktaki fotoğrafın da İnkılap İlkokulu’na ait olup-olmadığını bilmediğini belirtti.)
İnkılap İlkokulu Ergani’de açılmış olan okullar içinde en eski olanıydı, tarihî bir özelliği vardı. Fotoğraftan da görüldüğü gibi, kesme taşlardan yapılmış üç katlı güzel bir yapıydı. Birinci katta yöneticilere ait odalar, öğretmen odası ve derslikler, ikinci katta sadece derslikler bulunuyordu. Bodrum kat ise depo ve kömürlük olarak kullanılıyordu. Okulun dört çevresi taş duvarlarla çevriliydi ve öğrenciler için ağaçsız çok geniş bir oyun alanı bulunuyordu.
Bu “Taş Mektep” ve eski Kaymakamlık binalarını daha Cumhuriyet kurulmadan Ermeni taş ve yapı ustası Haço İsmail tarafından yapıldığı söylenirdi. Her iki yapıda da muazzam bir taş işçiliği, özgünlük ve estetik güzellik vardı.
Ergani kasabası eskiden Makam dağının eteğinde kuruluydu. Birçok sebepten dolayı Osmanlı yönetimi 1889 (H.1306) tarihinde “Bakür (Bağür) köyünü teşkil eden evlere yakın bir mahalde arazi-i emiriye üzerine ev ve dükkân gibi bina inşaa olunarak orada bir kasaba teşkiline izin verilerek adının da Osmaniye (Ergani)” olmasına karar verdi. (Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Tarih: 18/Za/1306 (Hicrî)-[16 Temmuz 1889 (Miladi)], Dosya No:1639, Gömlek No:2, Fon Kodu: DH.MKT.)
Osmanlı yönetiminin bu fermanı/kararı sonucu, 1902 (H.1318) tarihinde, belirlenen yeni yerleşim yerinde hükümet konağı, mektep, otel ve memurlar yurdunun yapılması sonucu Ergani de bu bugünkü mevcut yerinde kendini yeniden var etti. (Basri Konyar, Diyarbakır Tarihi Cilt I-II-III, Ulus Matbaası, 1936, Ankara, s.342.)
Bu yeni yerleşim yerinde “Taş Mektep”in 1902-1905 arasında yapıldığını ve adının da “Taş Mektep” olduğunu düşünüyorum. Okulun adı sonradan “Ergani Merkez İlkokulu” olarak değiştirildi. “İnkılap” adı ise, kanımca, 1960’ta yapılan 27 Mayıs Askeri Darbe sonrası okula verildi.
Tarihî bu güzelim taş yapı, 1965-66 yıllarında Ergani’nin kimliğiyle özdeşleşen, bellekte anılarımızı diri tutan nice yapı gibi bilinçsizce yıkıldı, yerine beton yığını bildiğimiz sıradan bir okul yapıldı. 90’lı yıllarda bu yeni yapı da tekrar yıkıldı, okul sahasının kuzey tarafında yeniden betondan bugünkü mevcut bulunan okul yapıldı. Okulun bulunduğu ilk yerine ise, öğrencilerin oyun alanını daraltacak şekilde mevcut bugünkü Belediye binası ve belediyeye ait dükkânlar yapıldı. Eski Kaymakamlık binası ise çok uzun uğraşılar sonunda ancak yıkımdan kurtulabildi, restore edilerek Sezai Karakoç Müzesi’ne dönüştürüldü.
Tarih bilinci bizde fazla gelişkin olmadığından tarihî yapıların kıymetini bilmiyoruz. Tarihî yapı ve mekânları korumuyoruz, bakım ve onarımlarını zamanında yapmıyoruz ya da yapamıyoruz; kısacası, kendi tarihimize çok hoyrat davranıyoruz ve ondan uzaklaşıyoruz. Asya toplumlarının ortak bir özelliğidir tarihi yapı ve mekânların kadir ve kıymetini bilmemek. “Göçer halk, kalıcı iz bırakmaz, kalıcılıkla zaten kafasını yormaz –olsa olsa mezar taşı bırakır.” Oysa tarihî mekânlar, yapılar, kurumlar, nesneler bulundukları yerleşim yerlerinin kimliğini oluşturur; “hatırlamanın çerçevesini sunar.” Kimliksiz bir insan nasıl hiçse, tarihi mekân ve yapılar da yok edildiğinde o kent/kasaba kimliğini yitirir, insanlar geçmişini unutur tarihle arasındaki bağlar kopar. Bir ağaç nasıl köksüz olduğunda gövdesini taşıyamazsa, toplumlar da kök ve geçmişinden, tarihinden koparıldığı zaman sağlam bir gelecekleri olmaz, olsa bile marazi olur.
Neyse, artık olan olmuş, ama bu ders olsun. Hiç değilse bundan sonra tarihî yapıları korumaya çalışalım.
***
Bu satırları yazmama neden Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi kitabı oldu. Üretken yazarımız Mehmet Şimşek bu kitabı yayına hazırlamıştır. Daha önceleri Süryaniler ve Diyarbakır, Keldaniler ve Diyarbakır adlı kitaplarını okumuştum. Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi kitabında çok kısa Diyarbakır eğitim tarihinin bir sunumunu yapmış. Ama ne yazık ki çalışmasını Diyarbakır il merkeziyle sınırlı tutulmuş, kasabalara ait bilgiler yok. Doğal olarak Ergani’deki “Taş Mektep”le ilgili bilgi de bulunmamaktadır.
Kitap iki bölümden oluşmakta. Birinci bölümde, başlangıcından Hıristiyanlık ve İslamiyet’in şehre hâkimiyetine kadar olan dönemdeki eğitim kurumları, devamında ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e kadar olan sürede, toplumsal dönüşüm çabalarının kurumsal eğitim örüntüsü üzerindeki değişim süreci işlenmiş. İkinci bölümde ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, kendi alanında önemli bir belge olma özelliğini taşıyan Maarif Salnameleri’nin (Eğitim Yıllıkları), Diyarbakır’a ait bölümü araştırmacıların hizmetine sunulmuş. Bu kapsamda beş dönemi içine alan (1898, 1899, 1900, 1901, 1903) eğitim kurumlarına ait veriler verilmiş.
Mehmet Şimşek bu çalışmasını yaparken eleştirel bir yaklaşımla yorum ve analizler yaparak değil, var olan yazılı bilgileri aktarmakla yetinmiş. Müslüman olmayanların eğitim kurumlarının çoğunun artık mevcut olmadığını ya da kapandığını belirtirken, keşke 1915’te yaşananların eğitime etkileri; Ermenilere, Süryanilere, Keldanilere ait eğitim kurumlarının kapanması ve ardından da eğitim kurumlarına ait binaların çoğunun yıkımla karşı karşıya kalmalarının ardındaki gerçek nedeni de çok kısa, uygun sözcüklerle sorgulasaydı. Böylesi çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bu eksikliğine rağmen Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi kitabı eğitim ve toplum tarihine ilgi duyanlar için kaynak eser niteliğinde.
(*) Mehmet Şimşek, Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi, Kent Işıkları Yayınları, 2006, İst., 152 sayfa.