Diyarbakır’daki alev meclise düştü!
Diyarbakır’daki tarla yangını ve 15 yurttaşın hayatını kaybetmesinin ardından yapılan tartışmalar, karşılıklı iddialar, savunma mekanizmasının devreye girmesi çok geniş çerçevede sinirleri gerdi, gerilme devam ediyor. Öyle bir gerilme ki, TBMM Genel kurul salonunu da sarstı.
Diyarbakırlıların çok yakından tanıdığı iki Milletvekili arasında cereyan eden diyalog hepimizi gerdi.
‘Şerefsiz’ kelimesi üzerinden başlayan ve devam eden gerilimli atmosferi değerlendirirken, haklılık ya da haksızlık gibi sonuca başvurmadan, durumu temelden tasvip etmediğimi buradan çok net duyurmak istiyorum. Hiç yakışmadı, Diyarbakır adına hiç yakışmadı.
Meselenin bu boyutunun dışında bir yaklaşımla devam etmek istiyorum.
Asıl mesele; İktidar kanadının yangın konusunda taraf olma konumunu seçmiş olmasıdır. Her konuda muhaliflere muhalif olma yolunun seçilmiş olması, Türkiye’nin genel sorunu olmaya devam ediyor.
Diyarbakır’dan başlayan Meclis Genel kurul salonuna kadar düşen gerilimli atmosfer, yangını, 15 kişinin ölümünü, yangının çıkış nedenini bir anda gündemin dışına taşıdı. Bunun üzerine kayyım uygulamaları, usulsüzlükler, yolsuzluk gibi konuların eş zamanlı buluşması, durumu ‘Kayıkçı kavgası’ düzeyine indirdi.
Dicle elektrik iddiaların ana odağında iken, sorumluluk üstlenme konusunda hiçbir olumlu adım atmazken, bir önceki yazımda da belirttiğim üzere, müşterilerine karşı ‘Düşman hukuku’ uygulamasını benimsemesi çok tedbirsiz bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
İddialar olabilir, kesin sonuçlar ortaya çıkıncaya kadar daha makul bir davranış biçimi benimsenebilirdi. Ancak, olmuyor, Dicle elektrik, gece, gündüz hiç fark etmiyor, yapılan her açıklamaya, verilen her demece yazılı cevap veriyor. Bu davranış biçimi de gerilime neden oluyor.
Aynı şekilde, iktidar kanadının temsilcilerinin meseleye ‘Taraf’ gibi bir yaklaşımla Dicle elektriğin ‘Avukatlığına’ soyunması, gerilimin yükselmesinin nedeni olarak gösterilebilir. İktidarın temsilcileri, meseleye haklılık ve haksızlık temelinde yaklaşmayı denemiyorlar. Tarafsız duruş sergileme yerine, muhaliflere muhalif olma yolunu seçiyorlar. Kayyım konusu gündeme gelince kayyımı, Dicle elektrik meselesinde ise bu kurumu savunma gereği hissediyor, mekanizmayı bu yönde harekete geçiriyorlar.
Peki, bu durumda halk ne olacak?
Bir haksızlık, vurdumduymazlık, aymazlık söz konusu ise, halkı kim savunacak?
Bütün tarafların yangın konusuna yaklaşımında eksiklik oldu. Görüş belirtmek olabilir, ancak kesin sonuca vurgu yapmak ayrı bir şey. Savcılık açıklamasının sonucu beklemek galiba en doğrusu olacak, onun da kısa sürede kamuoyuna duyulması gerekiyor ki, gerilimli ortam farklı bir mecraya taşmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.