Çizgi romanlar
Çocuklar için sinema bir tutkuydu futbol gibi, o yüzden sinema önleri coşkuluydu, panayır havasında dolup-taşardı; baharın yumurta tokuşturma, bisiklet kiralamak en önemlisi ise çizgi romanlar!
Çocukların ilgisini çeken filmler, Turist Ömer serisi, Tarkan serisi, Afacan, Yumurcak v.s büyüdükçe flim seçmeye başlandı, seçici olundu, film zevki değişti...
Takım tutar gibi artist favoriler oluştu, kimi Yılmaz Güney, kimi de Cüneyt Arkın'cıydı!
"Yılmaz Güney'cilere Yılo," ve Cüneyt Arkın'cılara da Cüno" denilirdi...
Yılo'cular çoğunluktaydılar, onun sevgisi bir başkaydı, herkesin hayali; büyüyünce onun gibi mert-cesur ve adaletli olmaktı!
Haftasonları sinema önleri, olmazsa-olmazlarımızdandı, sakız çekiştirme de diğer etkinlikler gibi eğlenceliydi,
Kent Sakızının ambalajındaki artist fotoğraflarının arka yüzündeki rakamlar büyüklüğüne göre kazanılır, küçüldükçe kaybedilirdi.
Anımsadığım kadarıyla, Gönül Yazar'ın rakamı 1 idi, Cüneyt Arkın'ın 39, Yılmaz Güney'In 75 Belgin Doruk'un 90 dı, toplam sayı 100 idi!
Teksas,Tommiks, Swing, Kinova, Tombraks, Zembra çizgi romanlar sinema önlerinde ve pazarda, alınır-satılır veya takas edilirdi...
Ayaklı borsa gibiydi; istendiğinde hemen paraya çevrilen devlet tahvili gibi, albenisi çok olduğundan mı ne, sonradan Zagor, Kızılmaske, Mandrake'de bu borsaya dahil edildiler!
Çizgi romanlar revaçta olduğu dönemlerde, filmleri çekilmeye başlandı, bu furyanın ilki Sezgin Burak'ın Tarkan filmleri gişe rekorları kırdı, izdihamlar oluşuyordu, sinema giriş-çıkışlarında ezilmeler bile oluyordu...
Yeşilçam bu pastadan paylarını alırcasına, çizgi romanları beyaz perdeye aktardılar...
Çizgi romanlar hayatımıza öyle bir girmişti ki, evde ders çalışma bahanesiyle, kitap arasında bile onları okuyorduk...
Iki çeşit çizgi roman vardı, ilki tek maceralık ince, ıkincisi ise cilt şeklinde bir kaç maceralık kalın türdendı...
Bir de mahallelerin köşe başlarında parası çizgi roman almaya yetmeyeler ve ana-baba korkusundan evde okuyamayanlar için cüzi bir parayla çizgi roman okuma noktaları vardı...
Tüm çizgi romanlarda Kızılderililer; vahşi-cani, kafa derisi soyan bir ırk olarak lanse edilse de biz bunun böyle olmadığını tersi olduğunu algılayabiliyorduk, o yüzden kovboyları pek sevmezdik, hep Kızılderilileri savunurduk, onların mazlum bir halk olduklarını hissediyorduk ve algılıyorduk, çocuk aklımızla!
Xançepek'ten Kurşunlu cami istikametine yürüyünce şimdi ki Esma Ocak Evini geçtikten sonra sağ tarafta bir bakkaliye çizgi roman okuma noktasıydı, çocuklar duvar diplerinde dizilir-çömelerek ya da yere oturarak çizgi roman okurlardı...
İnanın o dönemin çocukları bu şekilde eğitime önem verselerdi ya da onlara bu fırsat yaratılsaydı ülke bu halde olmazdı, okumayı seven bir nesildik...
Şimdilerde okumak hak getire; kütüphaneye gider, öykü-hikâye okur, ders çalışırdık, çünkü ne kaynak kitaplarımız vardı, ne de öykü-hikâye kitabı alacak paramız, parayla alıp okuduğumuz kitaplarımızı arkadaşlarımızla takas edip okurduk...
Kıyaslama yapmak gerekirse şimdi ki gençlerin parklarda, Kent meydanlarında, AVM önlerinde ellerindeki telefonlarla internette gezindikleri gibi de diyebiliriz!
Çağ ve zaman değişse de bu mantalite değişmedi, su aktıkça yatağını buluyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.