Başbuğ’dan Gazze’ye sanal harekat…
Evlere şenlik. Başbuğ Devlet Bahçeli de topa girdi. Ecdat mirası Filistin’i kurtarma operasyonunu başlattı. Anlı şanlı İHA’lar, SİHA’lar, F16’lar dizi dizi piste inmiş, başbuğdan Gazze harekatı talimatı beklemeye koyulmuş olmalı. Öyle ya mazlumun dostu başbuğ, acımasızca katledilen Filistin halkının hamisi olmaya karar kılmış gözüküyor. Yeri göğü inleten, sanal savaşın en haşmetli efendisi başbuğun, “Eğer 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır…” demesi boşuna olmasa gerek. Hızını alamayan başbuğ, bir de zaman vermiş mazlum Filistin halkının üzerine bomba bırakan İsrail’e, onun başındaki siyonist Benyamin Netanyahu’ya, aynı ideolojik gelenekten geldiği faşiste. İfrit olduğu mazlum Kürt halkıyla ilgili fetihçi düşüncesi ayan beyan olmasa, bir gün Kerkük’e, diğer gün Şengal’e, öbür gün Kamışlo’ya sefer emri ile yanıp tutuştuğu bilinmese, insanın, “Ne mazlum severmiş, ne hak bilenmiş adamcağız…” diyesi gelecek. Onu tanımayan, bilmeyen sanacak ki tarihi, insani ve dini sorumluluğu gereği hiddetlenmiş de hiddetlenmiş işgalci İsrail’e, sevmiş de sevmiş mazlum Filistin halkını, acımasızca katledilen güzelim çocuklarını, eli kolu bağlı kadınlarını…
*
Kan kusturduğu mazlum Filistin halkının topraklarını ele geçirmenin, acılı Gazze’yi fethetmenin dışında hiçbir hayali, amacı olmayan faşist Benyamin Netanyahu’nun ecdat mirasından, dahası “vaat edilmiş topraklar” hikayesinden bihaber olması mümkün olmayan başbuğun, günün sonunda, “Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır…” diyerek öfke patlaması yaşaması hayra alamet olmasa gerek. Belli ki savaşların anasına gebe Ortadoğu’nun paylaşım kavgası daha yeni başlıyor. Öyle olmasa ne diye kadim Filistin’i özgür bir ülke değil de ecdat mirası bir vatan parçası olarak görsün, ne diye durduk yere ağrımayan başını sonucunu öngöremeyeceği büyük bir belaya sokmaya yeltensin, boynunu aşan tehditler savurmaya cüret etsin, daha düne kadar dost olduğu, özellikle de Kürtlere karşı yek vücud halde hareket ettiği siyonist güce ayar vermeye, iradesini kırmaya kalksın. Panik halindeki başbuğun kuruntusu sanıldığından daha büyük. Sabrını taşıran kaygının, dışa vurduğu büyük korkunun İsrail tarafından yerle yeksan edilen Gazze’de can veren Filistinliler için duyduğu acıdan, istemediği, tarafı olmadığı haksız bir savaştan kaynaklandığını düşünmek fazlasıyla saflık olur. Çünkü Kürtle kavgalı olanın Filistin halkıyla dostluğundan söz edilemez, canı yandığı iddia edilemez…
*
Filistin’in kan ağlayan şehri Gazze, yüzlerce yıl yedi iklime hükmetmiş, dört kıtada at koşturmuş, yetmiş iki millete kök söktürmüş, gavurun ensesinde boza pişirmiş İslamiyet’in yüz akı, göz nuru Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesinde korkusuz, kaygısız, huzur ve güven içinde yaşadığını sanıyor olmalı başbuğ. Böyle olmasa, “Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların şehri, kardeşlerimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, buna da and olsun, hamd olsun muktedirdir” der mi hiç, yok yere kendine vazife çıkartır mı hiç en büyük başbuğ, memleketin en haşmetli lideri, derin devletin eli, ayağı, bacağı, kafası, dahası en bilinen sureti, en efsane sözcüsü…
*
İsraillisine, Amerikalısına, bilcümle Avrupalısına, velhasıl batının alayına, topuna verdiği yirmi dört saat doldu, ama bir ses çıkmadı, tıs yok, pistteki savaş makinaları harekete geçmedi, belki de geçemedi. Onca afra tafrası boşunaymış meğer. Ben de ciddi ciddi kafa yordum başbuğun bu anlı şanlı çıkışına, üşenmeden de yazmaya çalıştım her ne kadar hiç kimse tarafından kaale alınmasa da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.