Bu hafta, Tişrin barajında, çete tehditi altındaki hayat kaynaklarının başında govende duran Kobanili, Qamişlolu, Hesekeli, Reqalı, Tebqalı Kürt, Arap, Süryani, Müslüman, Êzidî, Hıristiyan, daha doğrusu Rojavalı, bir anlamıyla da Kuzey Doğu Suriyeli çocuklardan, kadınlardan, gençlerden, yaşlılardan, aydınlardan, sanatçılardan, gazetecilerden, siyasetçilerden, hemen her meslekten insanlardan oluşan canlı kalkanlara yönelik yapılan bir bombardıman sırasında gerçekleştirilen sivil katliamın görüntüsü, eklenmiş müzik eşliğinde paylaşıldı. Herkes gibi ben de bu görüntüyü dehşetle sosyal medyada izledim. Dronla yapılan bu terör saldırısı, sivil yaşamı hiçe sayan, bölge halklarının barış ve kardeşlik duygusunu bir yana bırakan, insana, insanlık değerlerine yapılmış en tehlikeli bir saldırıdır. Bu saldırı, büyük bir cüretle ilerici insanlığa meydan okumadır, en önemlisi uluslararası hukukta tanımlandığı, üzerinde hemfikir olunduğu gibi tam anlamıyla bir terör saldırısıdır. Bu saldırının başka da bir tanımlanması yoktur. Doğrudan sivilleri hedef alan hiçbir grup, yaşanan savaşın ve çatışmanın meşru tarafı olarak kabul göremez, meşru hiçbir örgüt veya devlet tarafından açık veya gizli olarak desteklenemez, saldırı ve şiddet kapasitesi büyütülemez. Uluslararası hukuka göre bu tür girişim ve faaliyetler savaş suçu kapsamındadır. Sorumlular er veya geç Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanır. İlgili taraf, taraflar, Tişrin barajındaki canlı kalkanlara yönelik yapılan ve görüntüsü sosyal medyada paylaşılan terör saldırısı hakkında kamuoyuna açıklama yapmak, dünyadan gelen tüm uyarıları kulak ardı ederek gerçekleştirmeyi göze aldıkları bu insanlık dışı vahşete izah getirmek zorundadır…

*

Çetelerle iş tutan, çeteleri organize eden, ona imkan ve kabiliyet sağlayan hiçbir kimsenin, hiçbir ilgili kurumun söz konusu vahşeti “görmedik, duymadık, bilmiyorduk” deme hakkı yoktur. Biliyoruz ki uluslararası hukuk gereği sorumluluktan kurtulma şansı olmayacak bir katliam yaşandı. Katliamlar yaşanıyor. Başta Kürt halkı olmak üzere, Kuzey Doğu Suriye’de yaşayan halklara yönelik gerçekleşen bu katliamları reva görenler, katliamcı çetelere sözcülük yapanlar, onları motive edenler, bir gün mutlaka yargı önüne çıkacaklarını bilmelidir. Zorbalığa boyun eğmeyen, saldırı altındaki varlığını korumak, kapısına dayanan bu soykırımcı çete belasını def etmek adına canlı kalkan olarak hayatlarını ortaya koyan Kürt, Arap, Süryani sivilleri toprağa gömmeyi, varlıklarını ortadan kaldırmayı kendinde hak görenler bilmelidir ki bu tehdit asla kabul edilmeyecektir, dayatılan bu zorbalık sineye çekilmeyecektir. Sonu kestirilemeyen bu saldırıların barış ve kardeşlik duygusunu derinden darbelediğini, bir arada yaşama imkanını hiç olmadığı kadar ortadan kaldırdığını, aslı astarı olmayan, akıldan, vicdandan, hukuktan uzak uydurma gerekçelerle işi kırılma noktasına vardırdığını, tahammül sınırlarını olabildiğince aşındırdığını hatırlatmakta yarar vardır, yapmayın…

*

Başta Musul’a, Telafar’a, Mahmur’a, Şengal’e, Kobani’ye, Kürt, Arap, Süryan, Türkmen halkına, dünya insanlığına vahşice saldıran eli kanlı teröristlerin gerçekleştirdiği katliamları, ulu orta kafa kesen, çocuk, kadın demeden önüne çıkan, ona diklenen herkesi katleden, toplu mezarlara gömen tecavüzcü DAİŞ çetelerinin yaratmak istediği korku atmosferini hatırlatan, akla getiren Tişrin’deki canlı kalkan govendine yönelik yapılan hava saldırısı görüntüleri ile sonuç almak, soykırım tehdidi altında yaşayan Kürtlere boyun eğdirmek, iradesini teslim almak mümkün değildir. Bu saldırılar, daha fazla kan ve gözyaşı akıtmanın, yokluğu, yoksulluğu daha fazla büyütmenin, bin yıllardan bu yana bir arada yaşayan, birbiri ile hısım, akraba olmuş halklar arasında düşmanlık duygusunu daha fazla yaymanın, halklarımızı birbirine ezdirme, kırdırma yoluna giderek acılarımızı daha fazla büyütmenin dışında hiçbir işe yaramayacaktır. Acıları büyütmekten vazgeçin. Cin şişeden çıktı, artık bu kötücül sevdadan, öl ve öldür politikasında sınır tanımayan bu lanet kafadan vazgeçin. Yeter…