Zülküf Kışanak

Zülküf Kışanak

Aşk, ölümden büyüktür…

Aşk, ölümden büyüktür…

“Tirs
nebûn e
mirin
tunebûn e
dînê…”

Ne çok istemiştim oysa ki senin destansı aşk dirilişine sırt çıkmayı, özgürlüğüne gebe bilmem kaçıncı kavgana dağ olmayı, ne çok hayal etmiştim zamansız patlayan inatçı fırtınalarına sığınak olmayı, bana küs, yüreğime kırgın, korkularıma öfkeli, ölü sevici çapulcu yedi düvelin tuzak kurduğu umudumun nazenini, su kadar sevdiğim, deli dolu yaşayan baş belalım. Senden başka kim bilebilir ki Tanrı güneşle kavgalı bir çocuğun bir defa bile hedefini sekmemiş sapanından atılmış bir taş, Rüstemi savaşan gözü kara bir yiğidin seksen altı okkalı gürzü ile uçsuz bucaksız Viranşehir ovasında un ufak olmuş bir gülle, en çok da ölümsüz aşkının büyüsüne yenilmiş Derwêşê Evdî’nin, illa ki Ezdaî rüzgarın can yoldaşı asil Hetban’ın, bir gece ansızın talana çıkmış tavuk hırsızı kurnaz Gêsî haydutlarına, bir de eşek hırsızı dangalak Romî çapulcularına inat canı ile kutsadığı bir avuç toprak, ama senden öte, senden uzak, sensiz geçen sonbahar yağmurunun yalancı büyüsüne kendini kaptırmamış, oyunlarına teslim olmamış, akıl melekelerini yitirmemiş, insana sevgi kıblesi kaybolmamış inatçı bir budala olmak istediğimi, uykusuz geçen gecelerimin, bitmek bilmeyen yalnızlığımın firari yıldızı, gülistanım…

*

Biliyorum, bir defa bile beni sana tutsak eden, sana mahkum eden yabani yüreğine dokunamadım, en acısı ise kendi yoluma gidemedim. Tanığıyım son direnişin, hikayesi henüz bitmemiş kavganın, ölümüne dövüşün güneşi çocuklarının su gibi aktığı, şimdi olmayan, şimdi yerle yeksan olmuş, yüzünden bin parça düşen kuçelerimden geri çekilişlerinin. Ne çok isterdim onlarla sırt sırta olmayı, alıp verdiğim nefesimin her deminde sana can olduğum Dicle boylarına savrulmayı, yapamadım. Hiç saklamadım, korkularıma yenik düştüm, sana emanet bıraktığım yüreğimle kadim şehrimin daracık bir çıkmazında kısılıp kaldım. Ahalinin korku içinde evlerine çekildiği son akşamın karanlık bir vaktinde tuzağına düştüm senin, can evimden vurdun, belli ki öldürecek yaram senden olacak. Bilen, yediğim son kurşunu şah-ı merdandan bilsin, yeter ki senden değil gülistanım, her bir tarafını adım adım bildiğim, gözüm gibi sevdiğim. Büyük yıkılışıma, zamansız yenilgime rağmen hakikat arayışım bitmedi, bitmeyecek. Bir sen biliyorsun bir de ben, kalubeladan bu yana Xançepekli Şemsi bir bilgenin elinden çıkma olduğu belli, çocukluğumun gül yüzlü meydanı Nigar Düzü’ne ezelden beri yaratıcı kabil olmuş Harranlı Tanrı Sin’in de kendince cevaz verdiği kudretli tılsımların, varlığından bihaber olduğum yorgun bir savaşçının dilinden uyaksız aktarılmış duaların, bildik, bilmedik isabet gücünden korktuğum bedduaların her sayfasına bir başka nakşedildiği kara kaplı kitaptan kalma son sayfanın boşluklarına gelişigüzel karalanmış şairi kayıp, yasaklı şiirin ilk dizesinden, belki de gizemine kapıldığım ilk sözünden sonra dizlerim kırılsa da, kıstırıldığım bu lanet çıkmazda yalanlarına tutsak edilsem de yenilgime diz çökmeyeceğim, bu hikaye burada bitmeyecek…

*

Sen olmadan kendi yoluna gitmeyi beceremeyen şairin dediği gibi korku bilememektir, hiç olamamaktır, ölüm ise saf yokluktur, gülistanım. Olamamakla, yokluk arasındaki çizgide yaşamak, nefes alıp vermek ne kötü, ne ağır bir ceza, bir bilsen, anlasan. Sana verilmiş sözümdür, sen de olacaksın, hep olacağız. En iyi sen bilirsin, aşk ölümden büyüktür. Sana adanmış aşk ise Zagroslu Zerdeşt’in imanı kadar saftır, dokunduğun Munzur suyu gibi pirüpaktır, bildiğin bizim Zêrzevan’a arz-ı endam olmuş Mitra gibi ölümsüzdür. Öyle ya, can olduğum ses, Ahu Nura’mın çığlığı Edûl’un aşkına inanmış on iki fedai, on iki ölümsüz süvari çıkıp gelmeseydi, cesaretine bittiğim kahramanım, unutulmuş Yedi Sır’ın efsane savaşçısı Şêx Şerfedîn’in kadim Şengal’ine ne olacaktı, nasıl duracaktık güneşe, nasıl sevebilecektim seni, bir düşün. Beni öldüren öfkesine yenilmiş günahkar bir Tanrıça gibi vurup gitsen de yolunu bekleyeceğimi biliyorsun, sana verilmiş sözümdür. Evet, tam da bu yerde, tam da kıstırıldığım bu lanet çıkmazda Sipêrtî bir çobanın koçer aşkıyla bir ömür bekleyeceğim seni, özgürlüğü bin kavme bedel gülistanım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zülküf Kışanak Arşivi
SON YAZILAR