Sinirliymişiz!..
Sinirlilik hali; öfke, kaygı, huzursuzluk, güvensizlik, belirsizlik, tahammülsüzlük ve hayal kırıklığını içinde barındıran yoğun bir duygu durumu. Aslında en temel insani duygulardan biridir. Tıpkı diğer duygularımız gibi sinirlilik hali yeri geldiğinde ruhsal, bedensel sağlığımız için gerekli stratejileri belirlemek ve bu stratejileri uygulamamız konusunda fayda bile sağlar.
Geçen hafta, uluslararası bir şirketin yaptığı araştırmaya göre dünyanın en sinirli ikinci ülkesi olduğumuz açıklandı. Peki, bu durumu nasıl okumalı, nasıl değerlendirmeliyiz?
Öfkenin ortaya çıkışında temel neden, herhangi bir şey ile ilgili kişinin bir engelle karşılaşmasıdır. Bir engel olmasa dahi mevcut durumuyla ilgili bir tehdit ya da belirsizlik de öfke ve sinirlilik halini doğurabilir. Direkt kendisi için olmasa da başkalarının sinirlenmesine sebep olabilecek durumlara şahit olmak da empatik yaklaşım sonucu benzer bir ruh haline neden olabilir.
Ülke insanı olarak sinirlenmek için birçok sebebimiz var hatta sebeplerden geçilemeyecek kadar da yoğun şekilde bir sinir harbine maruz kalıyoruz diyebilirim. Ekonomik sıkıntılar, gelecek kaygısı, güvenli olmayan bir ortam, kadına ve çocuklara karşı yaklaşımlar… Listeyi daha da uzatabilirim ama burada yazmasam da eminim hepinizin aklına onlarcası gelmiştir, gelecektir. Böyle bir durumda sakin kalmaya çalışmak mı normal, yoksa sinirlenmek mi? Kesinlikle sinirlenmek! Sinirlenen bir kişiyi sakinleştirmenin yolu “Sakin ol, sakin kal!” demek değil; kişinin sinirlenmesine sebep olan durumu görüp onu anlamak, daha sonra da o sebepleri mümkün olduğu kadarıyla ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
Yapılan araştırmanın sonuçları birkaç gün tüm gazete ve televizyonlarda yazıldı, çizildi, konuşuldu, tartışıldı. Trajikomik bir şekilde “Biz çok sinirliymişiz!” deyip üstüne bir de ağlanacak halimize gülüp geçtik. Bu durumun gülerek karşılayabileceğimiz bir şey olmadığını maalesef anlayamadık. Bizim bu tespiti yapmak için çaba sarfetmemiz gerekirken, başkalarının yapmış olduğu araştırmayı ciddiye alıp değerlendirmek için bile hiçbir şey yapmadık, sadece gülüp geçtik. Ama gülüp geçmek, kabullenmek, “Ne yapabiliriz ki?” deyip kaderci davranmak en temel özelliklerimizden biri haline dönüştü, burada da aynı şeyi yaptık. Anlayacağınız bu konularda oldukça da tutarlı bir toplumuz!
Eskiden de sapığın biri tarafından çocuklar öldürülürdü ama tüm ahalinin organizasyonuyla olmazdı bu vahşet. Eskiden de hastane ya da doktor kaynaklı hatalardan bebek ölümleri olurdu ama ne sebebi paraydı ne de yediden yetmişe herkesin dahliyle olurdu bu. Eskiden de maçlarda hakemler hatalar yapardı ama tüm kameralardan izlemelerine rağmen tüm ekip organize olmazdı. Eskiden de haberler eleştirilir yazılar ya da icraatların altına olumsuz yorumlar yapılırdı ama kitlesel ve tek ağızdan organizasyonlarla yapılmazdı. Eskiden de savaşlar olur hatta o savaşlarda ölü sayısı artınca savaşa ara verilir sadece yetişkin savaşçılar ölürdü; şimdiki gibi kitlesel olarak büyük-küçük, kadın-erkek demeden herkes aleni bir şekilde öldürülmezdi. Mahallenin bakkalı eskiden de pirince taş koyardı ama şimdiki gibi market raflarından yediğimiz her şeyde taş olmazdı. Bakkal, taşı koysa bile bir çoğunu ayıklardık, taşı bulamazsak da sadece dişimizi kaybederdik ki bunun bile dişçide onarımı mümkündü. Şimdi ne taşı görebiliyoruz ne de ayıklamak mümkün, taşın neremize, nasıl zarar verdiğini bile anlayamıyoruz. Anladığımız gün de zaten iş işten geçmiş oluyor. “Kaderdir, kanserden gitti rahmetli!” oluyor. Bu kadar uç noktada sinirlendirecek gündem varsa sakin kalmak mümkün mü? Hele de yapılan kötülük ve usulsüzlüklerin hemen hemen her sektörde her alanda kitlesel organizasyonlara dönüşmüşken…
Sonra da “sinirliymişiz” hadi ya, onu da nereden çıkardınız?
Sinirlenen bir topluma gülüp geçmek değil, seferberlik varmışçasına tüm olanaklarımızla dört koldan sinirlenmeye sebep olan durumları ortadan kaldırmak için çaba sarf etmek yaraşır. Zira öfke anında karşınızdaki insanlardan doğru davranış beklemek abesle iştigal etmekten başka bir şey değil. Öfke sırasında beynin mantıklı düşünme becerisi zayıflar ve kontrolü güç bir hal alır. Yapılan bu araştırmanın sonuçlarını doğru okumak ve sonuçlarını ciddiyetle doğru değerlendirmek ülkemize büyük bir fayda sağlayacağı kanaatindeyim. Zira sinirli ve öfkelenmiş tek bir insan bile büyük bir risk oluşturuyorken; sinirli, öfkeli bir toplum daha da büyük bir tehlikedir.
Hele de dünyada en sinirli ikinci ülkeyse!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.