Abdurrahman Yel

Abdurrahman Yel

Yardımsever olup unutkan olmamak

Yardımsever olup unutkan olmamak

Felaketlerle karşılaşan insanlar, panik temelli şok yaşar. Beynimizin mantıksal işlemlerinin olduğu kortex, birçok görevini bu aşamada limbik sisteme devreder. Amigdalanın devreye girmesiyle gösterilen tepki ve davranışların birçoğunun kontrolü bile insanın kendi elinde değildir. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yoğun duygularla savaşan asker, sarp kayalıkları olan Beşparmak Dağları’nın tepesine, kullandığı tankı çıkararak büyük bir başarı sağlamıştır. Harekât bittikten sonra birlik komutanı tankı oraya çıkaran askere, sen bu kayalıklardan nasıl bu tankı çıkardın, diye sorar. Asker, o an öyle duygular yaşıyordumki buralar gözüme dümdüz yol gibi görünüyordu, diye cevap verir. Bunun üstüne komutan, peki tankı nasıl indireceksin, diye sorduğunda asker, aynı duyguları bana yeniden yaşatabilirseniz tankı ancak o zaman indirebilirim, diye cevap verir. Bu olay da yaşadıklarımızı mantıksal süzgeçten geçirip, yorumlayıp daha sonra da davranışa dönüştürdüğümüz kortexin yerini amigdalaya bıraktığı ilkel mücadeleye önemli bir örnektir. Biz bu şok dönemini halk olarak iyi bir seviyede geçirdik diyebilirim.

Bu dönemde kişi, felaketi yaşayan insanlara var gücüyle yardım etmeye çalışır; elinden geleni yapar, hatta yaptıklarının daha fazlasını yapmak için yeterli enerjiye sahip olmayı dileyerek imkânları el vermese bile yardıma ihtiyaç duyan herkese ulaşmaya çalışır. Biz de yaşadığımız bu depremden sonra, sadece Diyarbakır olarak değil, tüm ülke hatta tüm dünya olarak yukarıda belirttiğim motivasyonla canhıraş bir şekilde yardımlaşarak ilk dönemi atlattık.

Mersin’den Antalya’ya kadar küçük çocukların her 20 kilometrede bir kurdukları çadırlarda ücretsiz çay ve çorba dağıtmalarına kadar sıra dışı yardımlara da şahit olduk. Her toplum yardımsever; ama galiba bizim kenetlenmemiz bir başka. Yardımseverlik ve empati kurma becerisi açısından oldukça iyi durumdayız; ama maalesef ki bir de unutkanız hem de fazlasıyla unutkan. Her iki özelliğimizle de en önlerde olduğumuzu düşünüyorum. Daha geçen sene evlerimizden çıkamıyorken şimdi evlerimize giremiyor olduk.Pandemi aklımıza bile gelmiyor.Sonuç odaklı bir toplum olmamız münasebetiyle ani kararlar alıp hızlı hareket etmeyi seviyoruz. On günlük yardımlaşma sürecinden sonra neredeyse hepimiz sakinleşip köşemize çekildik. Aslında bilinçli bir şekilde hareket etmemiz ve yine aynı istekle çalışmamız gereken dönem şimdi başlıyor. Özellikle de deprem, yangın, salgın, sel felaketi yaşayabilecek bir coğrafyada olduğumuz için daha da duyarlı olmamız; önleyici davranış ve adımlarımızın daha fazla olması gerekiyor. Başımıza gelenleri unutmadan ders çıkararak daha bilinçli hareket etmemiz, son birkaç yılda yaşadıklarımıza bakıldığında daha da zaruri bir hal almaktadır.

İnsan hayatında dört önemli sayı ya da dönüm noktası vardır:Bunların ilki üç, ilk üç gün şokun yaşandığı dönemdir. İlk üç günde başımıza gelen durumla bilinçsiz bir şekilde mücadele ederiz, organize olmadan herkes elinden geleni yapmaya çalışır. İkincisi yedi, yedi gün içinde şoku atlatır ve daha organize oluruz. Artık duygusallığın yerini mantıksal hareketler alır. Üçüncüsüyirmi bir, yirmibirinden sonra mevcut duruma alışma dönemi başlar ve kabullenme olarak kendini gösterir. Son olarak da kırk vardır, kırkında artık unutma süreci başlamıştır. Yavaş yavaş yeni hayata uyum sağlama ve yeni alışkanlıklar oluşmaya başlar, tam da bu aşamada diğer toplumlardan ayrıldığımız ikinci özelliğimiz devreye girer: Unutkanlık. Bu özelliğimizle kendi kendimize yakıştırdığımız olumsuzlukları sıralamaya başlarız. Biz balık hafızalı bir toplumuz diye. Ya da saçma sapan nedenler, bahaneler üretmeye başlarız. Yine başka dillerde rastlamadığım ama ölümüze ithafen bile,öldüğünü mezar taşına kafasını vurduktan sonra anlıyor, deriz. Önlem almak için ille de bazı şeylerin başımıza gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Doğrudur, bir musibet bin nasihatten iyidir; ama öngörü ve geçmiş olaylardan ders çıkarabilme becerisi de çok önemlidir. Felaketler başımıza gelmeden önlem almakta fayda vardır. Olumsuz durumlar olmadan önlem almak hem ucuz hem de çok daha kolaydır.

Almanya’da ilaçlara harcanan paranın yüzde yetmişi aşı ve benzeri hastalık önleyici ilaçlara harcanıyorken, bizde bu bütçenin yüzde yetmişi hastalık tedavi edici ilaçlara harcanmaktadır. Anlayacağınız onlar hastalanmamak için, biz ise iyileşmek için harcıyoruz. Hangisi daha mantıklı ve daha ucuz, varın buna da siz karar verin. Bu durum deprem için de aynı şekildedir. Japonlar yıkılmayacak binalar için çaba sarfedip para harcarken, biz depremin açtığı yaraları iyileştirmek için uğraşacağız.

Deprem sonrası Malatya’ya gönderilmek üzere ücretsiz olarak ekmek pişirip gönderen bir fırıncı arkadaş ile ekmek sıramı beklerken, ayaküstü bir sohbetimiz oldu. Takdir etmiştim bu yardımsevertutumunu. Sohbet sırasında, biz iyi müslümanlar olsaydık bu felaketler başımıza gelmezdi, dedi. Bu tarz düşünceler Marmara Depremi’nden sonra da maalesef dile getirilmişti. Oysa daha iyi ibadet etmek, çürük binanın yıkılmasına engel olabilecek bir etkiye sahip değil, zira Allahyıkılma ihtimali olan duvara yaslanmayın, demiş. Kısacası, ne giyim kuşam ve yaşam tarzı yüzünden deprem yaşanır ne de ibadetler sayesinde deprem önlenir. Hâlbuki hem halk hem de devlet kurumları olarak inşaat firmaları evleri yaparken o evlerin yapı kurallarına uygun bir şekilde yapılmasını sağlayabilirsek bu denli büyük sonuçlara katlanmak zorunda kalmayacağız. Eğitim şart dediğimiz sonuçla maalesef yine acı bir şekilde yüzleştik. Akdeniz’deki yangınlar, Kastamonu’daki sel felaketi ve şimdi bu depremin yaratmış olduğu olumsuz durumlarla karşılaşmamak için başımıza felaketler geldikten sonra değil, tüm enerjimizi tıpkı ileri dünya ülkeleri gibi felaketlerin yıkıcı etkilerini azaltıcı ve ÖNLEYİCİ adımlar atmaya harcamamız gerekir.Zira afet ve felaketler yine olacak; ancak onlarla sadece hazırlıklı olanlar baş edebilecek ve ayakta kalmayı başarabilecektir. Bu kural değişmeyen tek gerçektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Yel Arşivi

Umut

21 Eylül 2023 Perşembe 00:10
SON YAZILAR