Uyuşturucu, para, statü!
Uyuşturucu ile ilgili gazetemizde yar alan haber ve benim yazdığım köşe yazısı üzerine çok sayıda mesaj geldi. Hem yazılı hem de sözlü. Aileler çok tedirgin. Gelecek kaygısı var, haklılar. Sorun ortak, aynı zamanda toplumsal mücadeleyi gerektiriyor.
Yaşam biçimini sadece ‘para kazanma’ üzerine inşa eden çok sayıda güruh’un peyda olduğu bir döneme gelmiş olmamız, hepimizi tedirgin ediyor. Kuralsız, dengesiz, sınır tanımayan, yaptıkları her şeyin doğru ve mantıklı olduğuna kendini inandırmış, kuralsızlığı kural haline getirmiş, o kuralların geçerliliğine inandığı gibi, çevresini de inandıran garip bir topluluğa teslim hallerimize yanıyorum.
1980-90 öncesi ve sonrası zamanlarında, toplumsal kurallı hallerin hâkim olduğu, eğitimli, kültürlü, bilgili, bilinçli, birikimli bir kuşağın varlığının ön planda olduğu zamanlarda da, hırsızı, arsızı, uyuşturucu kullananı, satıcısı, torbacısı, baronu vardı, ancak, onların da bir raconu bir namusu vardı.
Açıkta, aleni, görünür değildi yapılanlar, yaptıkları işler. Onlar da doğru işler yapmadıklarını bilinciyle bir ‘Duruş’ sergilerdi. Topumdaki yerini, statüsünü kendisi belirlerdi. Çok paraları var diye toplumda ‘baş tacı edilmezlerdi, şimdilerde olduğu gibi.
Şimdiki güruh öyle mi?
Yaptıkları ile övünüyor!
Yaptıkları hırsızlıkla, sattıkları uyuşturucuyla, rüşvetle, rant ile elde ettikleri paralarla övünüyor, üstte statülerini de kendileri belirliyorlar. Son model lüks araçlarla hava basıyor, ödedikleri 20-30 bin TL’lik yemek-masa hesaplarıyla övünüyorlar. Emekle kazanmadıkları kesin, ancak kesin olan bir şey daha var ki, ne toplum ne de devlet, bunların kendilerine yarattıkları statüyü sorgulamıyor.
Böyle olunca da ‘Gayri meşru’ luk, bir şekilde ‘Meşru’ bir pozisyon alıyor.
Gel de çık işin içinden.
Temiz toplum diye bağırsan ne olacak?
Yaptırımı olmadıktan sonra!
*
Hikâyeyi fazla uzatmaya gerek yok.
Demek istiyorum ki, kenti, gençliği, çocukları kıskacına alan uyuşturucu illetine, torbacısına, baronuna kadar uzanan güzergâhı tıkamak, yok etmek, hayat hakkı tanımamak, hepimizin, bütün Diyarbakırlıların, kentte yaşayan bütün iyi insanların görevidir.
Zaten güzergâhta iyiler ve kötüler var.
Kötüler her zaman at koşturabilir, ancak iyiler mutlaka kazanır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.