Ortadoğu denince
Ortadoğu denince insanın hemen ilk aklına gelen nedir? Dense bunun cevabını hemen herkes; tarihe damgasını vuran ilk uygarlıklar ve ilk savaşlar olarak verecektir. Birbirinin zıddı iki kavram, uygarlık ve savaş Ortadoğu tarihine damgasını vurmaktadır.
Bir yönüyle uygarlıkların beşiği, tarihin başlangıcı olarak kabul edilen Ortadoğu coğrafyası; insanın ilk tarımsal üretime geçtiği, hayvanları evcilleştirdiği, ilk konutu yaptığı, ilk sanatsal kültürel çalışmalar içerisine girdiği, mimariden astronomiye, matematikten sosyal bilimlere, fizikten kimyaya kadar ilk bilimsel buluşların yapıldığı, ilk sosyal reformların gerçekleştirildiği, hak, hukuk ve adalet kavramlarının ilk şekil bulduğu topraklar olmuştur. Bu yönüyle insanın uygarlaşması yolunda belirleyici bir yere sahip olmuştur. Yapılan her arkeolojik çalışma bu gerçekliği bir kez daha onaylamaktadır. İnsanlığın geçmişteki izleri bilinen tarihlerden daha gerilere gitmektedir.
Diğer Yönüyle ise de; yaratılan bu değerlerle uyuşmayan savaş gerçekliği de bir o kadar damgasını vurmaktadır. Dolayısıyla Habil ve Kabilden beri insan; önce kendi yakınındakini öldürerek daha sonra da düşman gördüğü halklara karşı yaptığı savaşla da yine bir ilki gerçekleştirmiştir. Savaş sadece insan kırımını değil; doğadaki diğer canlılara karşı da aynı acımasızlıkla sürdürülmüştür. Bitmek bilmeyen bu savaş çılgınlığı bazı halkların, kültürlerin tarih sahnesinden silinmesine, doğadaki birçok canlı türünün de yok olmasına yol açmıştır.
Bu yönüyle de, geçmişten günümüze; gerek kendi içinde gerekse de dışarıdan gelen işgalci güçlerin bir savaş alanı olan Ortadoğu savaşla anılır olmuştur.
Ve bu durum sürgit devam etmektedir. Güneşin doğduğu topraklar bu savaşlar yüzünden sürekli kan kaybetmektedir. Yarasının iyileşmesine fırsat ve zaman bulamamaktadır. Yarası sürekli kanamaktadır. Binlerce yıldız devam eden yazgısı değişmemektedir. Tarihi, coğrafik ve hammadde açısından zenginlikleri göz kamaştırmaktadır. Zenginlikleri adeta başına bela olmaktadır. Dünyada güç olmak isteyenin ilk göz diktiği alan Ortadoğu olmaktadır. Egemen güçlerin Dünyaya hâkim olma yolu; Ortadoğu’ya hâkim olmaktan geçtiğinden savaş; yanı başımızda her gün, yaşamı ve geleceği tehdit etmektedir.
Ama savaşlara, ölümlere rağmen Ortadoğu’da yaşamak güzeldir. Çünkü insanlık adına yaratılan değerlerin kaynağında yaşamak bir ayrıcalıktır. Güneşin doğduğu coğrafyada şimdiye kadar çok badireler atlatmış olsa da kaldığı yerden devam etmesini bilmiştir. Bu coğrafyada umut olmadan yaşanamayacağını, Ortadoğu çemberinde yaşayan insanlar çok erkenden öğrenmektedir. Geçmişte sayısız aydın ve bilim adamlarını bağrından çıkaran Ortadoğu; yeni mucit ve aydınlarıyla geleceğe ışık olacaklardır. Şimdiye kadar defalarca karanlık tünellerden çıkmayı başaran Ortadoğu; tünelin ucundaki ışığa kavuşacaktır.
Mümin Ağcakaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.