Kürt seçmen; HDP-CHP ve AKP
Kürt Çalışmaları Merkezi; Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin iş birliği ve Rawest Araştırma’nın saha desteğiyle ‘Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması’ yaptı. Çok kapsamlı bir araştırma. Yaşam memnuniyeti, dindarlık, siyasetçilere güven, partilere bakış açısı ve yönelim gibi ana eksenli konular çalışılmış.
Ben de özetini okudum. Özetten yansıyanların ışığında güncel siyasete yönelik toplumsal etkinin ne olduğunu anlamaya çalıştım. ‘Değerler ve tutumların’ yansımasını herkes kendine göre farklı değerlendirebilir.
Beni en çok etkileyen kısım; Katılımcıların kendilerine en yakın buldukları siyasetçinin Selahattin Demirtaş olması ve ardından Deniz Gezmiş’in tercih edilmesi.
İlginç mi?
Çok mu ilginç, az mı ilginç?
Ortaya bırakalım ve konuşalım.
Katılımcılar, 1968 kuşağının devrimci önderini Demirtaş ile aynı kulvarda değerlendirmesi, toplumsal direniş ve devrimci kavganın sıcaklığı açısından son derece önemli, ayrıca ciddi bir tercih. Tercih, gençliğin tercihi, o nedenle son derece önemli ve üzerinde konuşulması gereken bir durum. Biri 68’li yılların, diğeri 2 binli yılların lideri. Biri kapalı kapıların ardında olsa da gözlerimizin önünde, diğeri yüreklerde varlığını sürdürüyor, hala ve hep 25 yaşında. 68-78 kuşağının, gezi kuşağı ve Z kuşağıyla buluşmuş olmasının ciddi bir çalışma ile topluma yansımış olması Türkiye halklarının geleceği açısından olumlu sinyaller veriyor diyebiliriz. Birlikte yaşam, birlikte var olma mücadelesinde ortaklaşmak gibi bir durum çıkıyor ortaya.
*
Şimdi gelelim; Kürt seçmenin AKP’ye sırt çevirmesi, CHP’ye ise yönelim meselesine. Uzun bir aradan sonra CHP lehine bir gelişme olduğunu gözlemliyorduk. Genel Başkanın Diyarbakır ziyareti sırasında da bu daha net görüldü. Ancak, yeterli mi değil mi, gerçekçi mi, test mi ediliyor CHP, ona bakmak gerekiyor. Bu konuda CHP Genel Merkezinin, klasik sağ siyaset tarzının dışında siyaset eğilimi göstermesi gerektiğini anlatmaya çalışan sosyolog ve yazarların görüşlerini dikkate alması gerekir diye düşünüyorum. Bölgeyi çok iyi tanıyan sosyologlar Prof.Dr. Ahmet Özer ve Prof.Dr. Rüstem Erkan’ın bu konuda ciddi uyarıları var. Aynı zamanda yazar-şair Şeyhmus Diken’in bu konuda yazdığı yazıların dikkatle takip edilerek, CHP’nin yanlış yapmadan Kürt şehirlerinde Kürt seçmen nezdinde sağlıklı siyaset yapması için önemli.
Diken’in Bianet’teki son yazısından bir bölümü bu anlamda dikkatlere sunmak istiyorum;
“CHP, Kürt coğrafyasında sistemin yeniden dizaynına dair bir dalgalanmanın haylidir farkında. Ve bu farkındalık üzerinden son kırk yıldır yitirdikleri ciddi değer kaybının yeniden inşası için varlık gösterisinde bulunarak siyaseten kalıcı olmaya çalışıyor/çabalıyor.
Bu gayreti gösterirken bir yanılgıya düştüğünün farkında değil. Bölgeye parti üzerinden geliş gidişlerden sunulan sıcak ilginin, sanıyor ki kendi başarılarının halk nezdinde dışa vurumudur. Değildir tabii ki! Onlara yönelen ilgi mevcut iktidarın ekonomik, sosyal ve siyasal başarısızlıklarına karşı muhalif kimliklere bir "şans tanıma"dır olsa olsa.”
Yanlış yapmadan yol yürümek gerekiyor, çünkü çok ağır bir sorumluluk yükünün altına giriliyor. Sorumluluk sadece seçimi kazanmakla bitmiyor, sonrasında ağır bir toplumsal sorumluluk var. CHP Genel merkezi, bölgedeki olumlu-eleştirel seslere kulak vermeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.