İskitler ve Kürtler
Tarihte zaman ve mekân olarak farklı süreçler yaşansa da olay ve olgular birbirine benzerlikler arz eder. Öyle ki uygulanan yöntemler, etki tepki olgularından dolayı tarihin farklı zamanlarda tekerrür ettiğini zan ederiz. Oysa tarih tekerrür etmez ve bir döngüsel olgu olarak da var olmaz. Ne var ki, Ortadoğu'nun bu kan deryası coğrafyasında yaşananların tarihin arka planına baktığımızda zaman ve mekân farklı olsa da birbirine çok benzerlikler teşkil eder.
İskitler, milattan önce 7. ve 8. yüzyılda ön Asya'da yaşamış göçebe savaşçı bir halktır. Yaşamlarının büyük çoğunluğu at sırtında yaşayarak Talan ve yakma yıkma üzerine bir kültürle büyümüşlerdir. Kendilerini hiçbir yere hiçbir toprağa ait hissetmedikleri için yerleşik haklara karşı çok acımasız saldırılar gerçekleştirmişlerdir. Yağma ve gasp üzerine kurdukları yaşamları, birçok halk üzerinde korku oluşturmuştur. Herodot'un da dediği gibi "evlerini arabalarında taşırlar; bu şekilde yaşayan bir halkı yenmek kolay bir şey değildir". Tuhaf gelenekleri vardır; bir savaşçı adayı bir kafa derisi getirmediği sürece savaşçılığı kabul görmez. İskitler bölge haklarına karşı çok acımasız saldırılar gerçekleştirerek onların toplumsal doku yapılarını, üretim güçlerini parçalayarak işlevsiz hale getirir. İskitler tarihi, kültürel, sanatsal, arkeolojik bir değer bırakmamışlardır. Bozkır kültürünün göçebe yaşam tarzında harmanlanarak çevre haklarına korku salarak iktidarlarını pekiştirmek istemişlerdir. Yakaladıkları esirleri tıpkı mankurtlara benzer bir yöntemle gözlerini oyarak topluma korku salmışlardır. Kafalarını kesip, derilerini soydukları esirlerin atlarını da bir güç kuvvet ve iktidar gücü olarak bulundururlar.
Ortadoğu sahasında o dönemde baskıcı egemen güç olan ve birçok halkı kendi boyunduruğunda bulunduran zalim Asur İmparatorluğu İskitlerle ittifak kurarak Medlerin/Kürtlerin üzerine saldırılar gerçekleştirir. Bu yolla Asur Kralı, İskit Kralına kendi kızını verir ve Asurların baş edemediği Medlere İskitleri saldırtarak, onları zayıf güçsüz duruma düşürmek istemişlerdir. Asurlar İskitleri Kürtlere karşı bir paramiliter güç olarak kullanmıştır. Mısırlar İskitlerin gazabından kurtulmak için para hediye ve kadın vererek kurtulabilmişlerdir. İskitler bölge hakları üzerinde yağma, talan ve saldırılar gerçekleştirerek beslenip palazlanabilmişlerdir. O dönemin kendi konjonktürel yapısında İskitler ezilen bölge halklarına karşı kullanılmış ve çekirge sürüleri gibi girdikleri her yeri talan ve yağma etmişlerdir. Ortadoğu'da bu barbar ve talancı İskit gücünü sınırlayan, durduran güç bölgenin en dinamik savaşçı gücü Medler/ Kürtler olmuştur. Medler, İskit Kralı Madyedesi öldürülmüş ve tarihte bir dönüm noktası yaratarak tarih sayfasında yerini alırlar. İskitler bu yenilginin ardından Tuna boylarına doğru çekilmek zorunda kalır ve bir kez daha tarihte Medler / Kürtler rolünü oynamışlardır.
Bu kez Ortadoğu'da Haçlı seferlerine karşı güçlü bir direnişi örgütleyen Selhadin Eyyubi ortaya çıkar. Ortadoğu'nun kültürel tarihi değerlerini gasp ve talan etmek isteyen ne kadar başıboş ayyaş, hırsız yan kesici varsa cezaevinden salı verilerek vaadedilmiş topraklarda ganimet arayışına tanrı ve din adına sürüklenir. Selahaddin Eyyubi'nin Kürt siyasal kimliği çok önde olmasa da Kürt direniş damarının örgütlü direnme gücünü hızlı direngen bir orduyla gelen saldırılar püskürtülmüş ve yenilgiye uğratılmıştır.
Günümüzde ise bu kez de Ortadoğu hakların başına IŞİD belası musallat olur. Bölge ve dünyada ne kadar umutsuz macera arayan, derin kimlik ve kişilik bunalımında olan gerici, bağnaz yapı varsa örgütlenerek ‘din’, ‘cihat’, adına yağma ve talan başlatılır. Etnik sosyal yapısı parçalanarak vahşi bir kıyıma ve tecavüze uğratılır, insanlık değerleri yerle bir edilir. IŞİD’in Uluslararası güçler ve bölgenin iç çelişkileri den çok iyi faydalanarak palazlandırılıp yayılması ve gelişmesi durdurulamaz bir güce dönüşmesine göz yumulur. İktidarını, korku, yıkım ve tecavüz üzerine kuran IŞİD tarafından tek tek köyler kasabalar şehirler hızlı bir şekilde ele geçirilir. Ortadoğu'nun hiçbir düzenli ordu gücü IŞİD’e karşı bir varlık gösteremez. IŞİD, kafa kesme, diri diri gömme, yakma yöntemleri ile İskitleri geride bırakır. Bölgenin iç dinamikleri ve çelişkileri, uluslararası her gücün kendi çıkarları doğrultusunda pragmatik bir siyaset izleyerek IŞİD’i bir ateş topu gibi büyütüp, kullanarak bölgeye saldırmıştı. Her ne kadar bu cihatçı gruplar onlarca farklı örgüt yapısına bürünse de zihniyet, yöntem ve anlayış olarak aynı toplumsal yapının gıdasını oluştururlar. Paramiliter bir güce dönüşmüş bu yapılar varlığını talan, yıkım ve tecavüz üzerine kurar, kadınlar haraç mezat zincirlenerek pazarlarda satılır. Bölgenin etnik dokusu parçalanır, insanın ortak kimlik değer ve mirası ayaklar altında ezilir.
Kürtler eski Ortadoğu tarihinden beri bir denge unsurudurlar. Kürtler bölge güçlerinin çıkar ve çatışmalarında bir denge olarak varlığını koruyarak günümüze kadar taşımışlardır. Bölgenin en dinamik ve en örgütlü gücü olan Kürtler yenilmez, durdurulamaz denilen IŞİD belasını da yerle bir etmiştir. Tarih tekerrür etmiş ve İskitleri tarih sahnesinde silen Kürtler IŞİD’e de dersini vermiştir.