Güzide bir dengbêj: Ehmedê Bêrti
Babamın otuzunu devirmiş ve iyice köhnemiş teybinden yükselen, kulağı okşayan yumuşak ve içli sesiyle tanıştığımda; teybin yanına daire oluşturarak oturan, tespih sallayan ve tütün saran 70’li yaşlardaki amcaların yanına usulca oturup, bu efsunlu sese dikkatle kulak kabartmıştım…
İşte o andan itibaren Rohat Cebe’nin ifadesiyle:
“Sese ve nefese can veren bir dengbêj’le” tanışmıştım…
Asıl adı Ahmet Tuncel olan Ehmedê Bêrti;1930 yılında Bingöl’de doğar. Babasının adı Mamê’dir. Bundan dolayı Ehmedê Mamê olarak da bilinir. Ehmed, doğduktan sonra kendisi gibi bir dengbêj olan dedesi tarafından kulağına müzikal bir tonda adı zikredilir. Bundandır ki Ehmed, dedesinin bıraktığı mirası benimseyen ve sürdüren bir dengbêj haline gelir…
Bêrti aşiretine mensup olduğundan dolayı daha çok Ehmedê Bêrti olarak anılır. Ülkemizde Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Irak’ın kuzeybatı, Suriye’nin kuzeyi, kısmen İsviçre, İsveç ve Fransa’ya kadar uzanan, göçebe yaşam tarzlarıyla ön plana çıkan Bêrti aşireti: Ehmedê Bêrti’nin sanatını önemli ölçüde etkilemiştir.
Göçebe yaşam tarzının beraberinde getirdiği kır yaşamını, yayları, dağları yakından tanımış ve küçük yaşlarda büyük bir tutkuyla kaval çalmaya başlamıştır. Dengbêjliği’nin yanı sıra usta bir kavalcıdır.
Çeşitlerce nebatın, haşeratın ve kuşların olduğu bu coğrafyaya kavalıyla ve stranlarıyla eşlik etmiştir. Bu zenginlik stranlarına ve sanatına tüm özneleriyle yansımış ve ona bir özgünlük katmıştır.
Usta yazar Ahmet Say’ın Güneşin Savrulduğu Yerden adlı öyküsünde tasvir ettiği Bingöl’ün bereketli topraklarını Ehmedê Bêrti’nin stranlarında tüm çıplaklığıyla görmek mümkündür.
Ahmet Say’ın yıllar sonra yazıyla aktardığı bu zengin coğrafyayı Ehmedê Bêrti ölümsüz sesiyle dinleyenlere aksettirmiştir.
Hayatı boyunca okula gitmemiştir. Buna rağmen topluma, tarihe ve coğrafyaya hâkim olmuştur. Stranlarındaki tarz ve makamlarda herhangi bir dengbêj’e öykünmemiştir. Bu da özgünlüğüne işarettir.
Bulunduğu topluluklarda stranlarını bitirdikten sonra dinleyenlere kavalından bir dinleti sunar, ardından öyküler anlatırdı. Bu yönüyle de iyi bir öykü anlatıcısıdır.
Çok yönlü bir dengbêj olan Ehmedê Bêrti, giyim kuşamına da oldukça özen göstermiştir. Kahverengiye çalan kalpağını taradıktan sonra başına takmış, şalvar yelek ve ceketinin uyumlu olmasına dikkat etmiştir. Tespihi İran’dan tütün tabakası Hazro’nun bir ağasından hediye gelmiştir. Köstekli saati de severek taktığı başka bir aksesuarı olmuştur.
16 Mayıs 1996 yılında şeker hastalığına böbrek rahatsızlığı da eklenince sağlığı iyice bozulmuştur. “Şakıro yakın zamanda bize veda etti, Sıdıkê Bozo da ona katıldı. Beni çağırıyorlar bu divana bende katılmalıyım” diyerek 66 yaşında yaşama veda etmiştir. Ardında onlarca stran ve şahsına münhasır bir sanat bırakmıştır.
Kim bilir belki bir gün siz de benim gibi dinleyeni mest eden sesiyle tanışır ve ona dair bir şeyler öğrenip, bu şeyler doğrultusunda düşler kurarsınız. Belki de bir öyküye konu eder, filme çeker ya da Ayhan Erkmen gibi nitelikli bir belgesele imza atarsınız…
Ehmedê Bêrti, bugün her ne kadar büyük usta Şakıro kadar bilinip duyulmamasına rağmen Dengbêjlik geleneğinin güzide ve nadide bir parçasıdır. Denilebilir ki o dengbêjliğin göğünde ışıltılı bir yıldızdır…
Bunu arkasında bıraktığı onlarca stranı ve şahsına münhasır tarzıyla kanıtlamıştır. Dokunaklı sesi, yakıcı stranları ve bilge kişiliğiyle üzerinden yıllar geçse bile zamana direnecek, dinlenilecek ve ihtişamlı imgesiyle yüreklerdeki yerini koruyacaktır…