Adnan Yücel'le Montaigne'yi bir araya getiren ve söyleştiren edebiyat
Toplumcu-gerçekçi şiirimizin önde gelen isimlerinden Adnan Yücel, 6-7 yaşlarındaki sevimli oğlu Taylan Özgür'ü evinin önünde top oynarken bir otomobil çarpması sonucu apansızca yitirmiştir. Bu olay şairi derinden etkilemiş, yüreğindeki acı katmerlenince,
"Montaign'le Ölüm Söyleşileri" adında dokunaklı şiiri yazmıştır. 16. Yüzyılın önde gelen yazarı, denemelerin üstadı Montaigne'de 3 kız çocuğunu bebek yaşta kaybetmiştir. Aralarında beş yüzyıl olmalarına rağmen iki edebiyat çınarını bu şiirde bir araya getiren bedbaht yazgılarıdır. Öyle ki Montaigne'nin,
"ölen ölmüştür, yaşayansa ölüme gidendir" sözüne Adnan Yücel şiirde şöyle cevap vermiştir,
"Ne zaman okusam sözlerini, hep "ölen ölmüştür" diyorsun, "yaşayansa ölüme gidendir" ya bu ölüm acısı?
Söyle bana Montaigne, ya yürekte bu yangın nedir? Sen ki üç çocuk verdin toprağa, yaşlarını doldurmamış üç gelin, şimdi o acılar yeryüzünde bir güzellik midir?"
Montaigne'le söyleşisine devam eden Adnan Yücel, şiirin bir sonraki Bölümü'nde bu kez ayrılığın ve acının rengi sarı renk metaforuyla şiiri daha da etkili kılmıştır:
"Sular böyle sararmamıştı hiç, böyle zamansız, böyle güneşten uzak.
Ne gün batıyor oysa, ne şafak söküyor ufuklarda.
Sanki bütün renkler tutsak ve bundan sonra yalnızca sarılar, sanki hep sarılar konuşacak..."
Şiirin son bölümü'nde,
"Ve ecelsiz ölen çocuklara, dolu vurgunu çiçekler diyorum..." Dizesiyle yazgıdaşı Montaigne'ye yüreğindeki tarifsiz sızıyı aksettiren Adnan Yücel,
"Bu kadar yeter Montaigne, yüreğimi çoktan koydum doğanın eline.
Ben ki yaşam bahçıvanıyım.
Bir oğul ektiysem toprağın rahmine, acıyla beslerim tohumlarımı.
Ki bir çiçek fışkırsın, bin güzellik yayılsın yeryüzüne..."
Dizeleriyle şiirini noktalamıştır.
Izdırabı, hicranı ve yası bir arada gördüğümüz bu şiirde ortak yazgıları küçük yaşlardaki çocuklarını yitirmek olan iki büyük ustayı bir araya getiren ve söyleştiren edebiyattır...
Ve bu edebiyat şu kasvetli günleri dağıtacak yegane araçtır...