Gurme bir fuarın ardından
Gurme fuarı dün açıldı, devam ediyor.
O nedenle, yani devam ettiği saikiyle ardından değil, varlığında hem iyi hem de eksiklerini yazacağım. Hiç bir zaman en iyisi diye bir şey yoktur.
Bazen çok iyi düşünülmüş organizasyonlar dahi bir anda sınıfta kalabiliyor.
Gurme fuarı ilk günden sınıfta kaldı diyemeyiz, ancak eksik kaldı diyebiliriz.
*Açılış gecikti.
*Sonrası uzadı da uzadı. Horon, tulum, dengbejler, stranlar derken, iş konuşmalara geldi ve açılış uzadıkça uzadı.
Böyle olunca ne oldu?
Kapalı alanda eziyete daha fazla katlanmak istemeyen STK temsilcilerinin bir kısmı ve yurttaş topluluğu usul, usul protokolün etrafından kendini sıyırdı. En son Vali Bey konuştuğunda ise sadece koltuklarında ve sandalyelerinde oturan misafirler kalmıştı. İki saati aşan bir açılış serenomisi olunca, kaçınılmaz sonda ‘terk edilmek’ oluyor.
Dışarıdan bir değerlendirme olarak aktarıyorum ki, ileride yapılacak organizasyonlar için tecrübe olsun. Yoksa amacım fuarı, fuar organizasyonunu, yapılan çalışmaları, verilen emekleri boşa çıkarmak değil.
‘süper oldu’, ‘harika fuar’ diyenler, yağlayanlar zaten olacağı için, ben meseleye tersten bakayım da yağcılarla aynı kulvarda olmayayım.
*
Asıl bomba, korumacılık yapan protokol korumaları. Pek fazla bu tür organizasyonlara katılmadığım için karşılaşma olanağım da olmuyor. Demek ki böyle oluyormuş. Koruma polisleri, tamamı için söylemiyorum, ancak bir kısmı gerçekten nezaketsiz, ya da öyle olmaları isteniyor.
Bana yapılmasa inanmayacağım. Yılların gazetecisiyim, nerede duracağımı çok iyi bilirim, ama nerede duracağını bilmeyen korumacı bir korumanın son derece nezaketsiz bir davranışıyla karşılaştım, doğal olarak tartıştım.
Halktan izole olunacaksa hiçbir yetkili halkın içine çıkmasın, vatandaşla muhatap olmasın. Vatandaşla muhatap olan yetkiliyi koruyacak olanların nerede, nasıl, hangi ortamda nasıl davranacağını kestirmeli, ona göre davranmalı. Sokakta rastgele gezi yapılmadığına göre, protokol davetinin olduğu bir yerde aşırı korumacılık, hiç şık değil.
Onu da geçtik. Bir kaymakam stand ziyaret ediyor, fotoğraf çekeceğiz, foto-koruma engelleme yapıyor, ‘Biz çeker size göndeririz’ diyor. Gazeteciler için yeni kural mı icat oldu, hep böyle yapılıyor da meslektaşlarımız ses çıkarmadığı için mi alışkanlık olmuş, doğrusu anlam veremedim.
Sonra tartışıyoruz, ‘öyle talimat aldık’ diyor.
Rejim komünist değil, diktatör hiç değil. Başkası fotoğrafı çeksin, haberi yapsın, göndersin, biz de yayınlayalım. Bizim adımız ne diye gazeteci ki?
Beni tanımayan foto-korumaya soruyorum, ‘nereye ne zaman göndereceksin, mailimi, telefonumu nerden biliyorsun, sen foto gönderene kadar ben gazete baskısını bekleteyim’ falan diyorum, ama nafile, ‘Biz işimizi yapıyoruz’ diyen adama ne diyeyim, ‘Bizimkisi angarya mı, bari haberi de sen yaz gönder tam olsun’.
Benim suçum değil, kuralsızlığı kural haline getirenlerle yıldızım barışmıyor, ne yapayım. 50 yıl emek verdiğim gazeteciliği kendi adıma, çevrem adına bu topraklarda ezdirmem. Şartlarlar ne olursa olsun. Gazeteci olarak gösterdiğimiz saygının aynısını görmek isteriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.