GÜNEŞİN AYDINLATAMADIĞI KARANLIK-2
Sabahattin Ali, Sinop cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’a daha sonra da Ankara’ya gider. Yeniden memurluğa devam etmesi için başvuru yapar. Sonunda memurluğa kabul edilir. 1935 yılında Aliye Hanımla evlenir. Filiz adında bir kızı olur. 1938’de önce Ankara Musiki Öğretmen Okulunda sonra da Devlet Konservatuarında görev alır. Bir süre sonra konservatuardan ayrılır. İstanbul’a giderek dergi ve gazetelerde yazarlığa devam eder. 1945 yılında yazdığı yazılardan dolayı davalar açılır. Birinden üç aya mahkûm olur. Tutuklanıp tahliye olduktan sonra Zincirli Hürriyetteki yazısından dolayı tekrar soruşturma açılır. Tekrar cezaevinde yatmak istemez. Üzerindeki baskı, tehdit ve ekonomik ablukaya dayanamayarak yurt dışına gitmek ister. Bu arada bir kamyon alarak nakliyeciliğe başlar. Fransa’ya gitmek için yaptığı pasaport başvurusu reddedilir. Cezaevindeyken birlikte yattığı berberin bulduğu Ali Ertekin adlı kişinin yurt dışına kaçmasında yardım etmesi için anlaşırlar.
Sabahattin Ali yurt dışına gitmeden önce; 1948 yılının karlı bir Şubat sabahında, kendisine hatıra kalsın diye; kızının ve eşinin bir kaç poz fotoğrafını çeker. Sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıkar.
31 Mart’ta Sabahattin Ali, başına geleceklerden habersizce kaderinin peşinden gider. Ertekin, onu ‘sınırı geçeceğiz’ diyerek Kırklareli’ne götürür. Sabahattin Ali’den bir daha haber alınamaz. Bundan sonrası muammadır. Yurt dışına çıktığı sanılırken bir çoban tarafından 16 Haziran 1948’de Sazara Köyü ormanlık alanında bir ceset bulunur. Kafası ezilerek öldürülen kişi tanınmayacak haldedir. Cesedin Sabahattin Ali’ye ait olduğu iddia edilir. İstanbul polisi, Bulgaristan’a adam kaçıran bir şebekeyle bağlantılı Ali Ertekin’i yakalar. Ali Ertekin Sabahattin Ali’yi söylemlerinden dolayı milli duygularla öldürdüğünü itiraf eder. Sabahattin Ali’ye ait olduğu söylenen, tanınmaz haldeki ceset, ailesine teşhis ettirilmeden kaybolur. Nereye gömüldüğü bilinmez. Yapılan yargılama sonunda dört yıla mahkûm olan Ali Ertekin, kısa bir süre tutuklu kaldıktan sora aynı yıl çıkarılan af kanunundan yararlanarak tahliye olur.
12 Ocak 1949 tarihinde gazetelerde “Komünist yazar Sabahattin Ali yurt dışına kaçarken Bulgar sınırında öldürüldü” şeklinde yer alır.
Sabahattin Ali’nin yakın çevresi ölüme ilişkin iddiaları farklıdır. Bulunan cesedin Sabahattin Ali olup olmadığından emin değillerdir. Ali Ertekin’in olayın örtbas edilmesi için paravan olarak kullanıldığını düşünürler.
Yazarın ölümü sır olarak kalır. Aradan tam 70 yıl geçer ve bu sır devam eder. Böylece bu cinayet bilinmezlik içinde yerini alır.
Günümüzde hala; şiirlerden bestelenen türküleri şarkıları büyük bir beğeniyle dinlediğimiz; roman, şiir, öykü, çeviri ve yazılarını okuduğumuz edebiyat ustasının ölümünden sonra defalarca güneş doğdu, yıllar birbirini kovaladı. Aradan tam yetmiş koca yıl geçti. Her gün hiç sektirmeden doğan güneş bu sır ölümü aydınlatamadı… Ünlü yazarın akıbeti karanlıkta kalmaya devam eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.