Göçmen kuşlar da kalmadı
Sonbaharın sonuna geldik. Kış kapıya dayanmak üzere. Birbirinin aynısı olamayan günleri teker teker devirerek bir sonrakine uyanıyoruz. Belki yenisi bir öncekinden daha farklı olur diye. Ama bahar havasını bir türlü yakalayamıyoruz. Düş kırıklığına uğratacak birçok şey, günü öncekinden farksız hale getiriyor.
İnsan bazen düşünüyor, dünyanın başka taraflarında yaşayanlar da mı benzer duyguları yaşıyor diye. Bize benzeyenler hatta daha kötü durumda yaşayanlarda var. Ama bizden daha mutlu, hayallerini gerçekleştirme peşinde koşanlar da var. Fakat yaşadığımız coğrafyadaki kadar umut ve umutsuzluğu bu kadar keskin yaşandığı başka bir yer yok gibi. Nedense her şeyi en uçlarda yaşamak bu coğrafyaya özgü olsa gerek.
Sonu gelmez bir tünele girmiş gibisin. Tünelin sonuna doğru büyük umutla yürüyorsun ama geriye dönüp baktığında sanki yerinde sayıyor gibisindir. Zaman mı akmıyor? Yoksa adımların mı ileri gitmiyor anlamaya çalışırsın.
Yaşam umut demektir diyoruz. Nasıl her kışın sonu baharsa, bizim baharımız niye bu kadar uzak düşüyor. Sanki baharı yaşamaya çalışırken neden hep kışın soğuğuna yakalanıyoruz. Hep kışı yaşamamız gerekiyor mu?
Yaşamın her türlü zorluğuna rağmen umudumuzu diri tutmaya çalışıyoruz. Bu tarihten gelen bir inat olsa gerek. Hayatımızda yeni bir sayfa açarak; baharın renkleriyle şenlenen, doğanın sesleriyle coşan, kafesine sığmayan yüreğimiz, akıp giden güzellikler peşinde koşmaya devam edecektir. Kötü olmak, kendini kötü hissetmek genlerimize ters gelmektedir. İnadına umutlarımızı büyüterek yarınlara bakacağız. Hayatın engelleri arasında yaşama sıkıca tutunmaya çalışacağız. Vazgeçemediğimiz düşlerimiz, umuda uyanmak için bizi bırakmayacaktır. Çünkü umudumuz geleceğin tutsağıdır. Yüreğimizin bir köşesinde sönmeyen ateş kışın yaklaşan soğuğuna kalkan olacaktır.
Sonbaharın da sonuna geliyoruz. Göçmen kuşlar da kalmadı. Gözlerimiz baharın sıcaklığını beklemekte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.