Bu Defa Yeni Bir Dönemin Kapısı Aralanıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ve Şanlıurfa'da konuşmaları, hem ulusal hem de uluslararası mecrada karşılık buldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları, sadece türbülanssız bir geleceğe olan inancı yansıtmakla kalmadı, aynı zamanda tüm tarafların işbirliği yapmasının önemini de vurgu yaptı.
Diyarbakır'dan verilen mesajlar, yıllardır tartışma konusu olan "Kürt meselesi" üzerinde yeniden düşünülmesi gerektiğini gözler önüne serdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle terör örgütünün silah bırakması gerektiğine vurgu yaparken, bu meselenin sadece bir tarafın sorumluluğu olmadığını ve tüm siyasî partilerin katkısının olması gerektiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongreler öncesi Bahçeli’yi Ankara’daki konutunda ziyaret etmesi Diyarbakır ve Şanlıurfa ziyaretlerinin önemini göstermeye yetiyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de Kürt meselesinde yapıcı bir duruş sergilemesi, sürecin kapsayıcı bir noktaya taşındığını gösteriyor. Bahçeli'nin "Türkiye’de etnik ayrım yoktur, hepimiz biriz” açıklaması, tarihsel bir dönemecin kapılarını aralayan çağrıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır'daki mesajlarında dikkat çeken bir diğer nokta, terörün tamamen sona erdirilmesi için yeni bir "fırsat penceresi" olduğuydu. Bu, sadece bir temenni olmaktan öte, gerçekçi bir bakış açısını işaret ediyor. Erdoğan’ın “Diyarbakır’ın huzuru Türkiye’nin huzurudur, Diyarbakır’ın kaderi Türkiye’nin kaderidir. Örgüt, siyasetin üzerindeki vesayetini kaldırmalıdır” çıkışı, toplumsal dinamikleri bozan unsurların etkisiz hale getirilmesi gerektiğini net bir dille ifade ediyor.
Bu sürecin başarılı olabilmesi için, sadece siyasetçiler değil, toplumsal tabanın da aynı şuuru benimsemesi gerekiyor. Toplumun tüm kesimlerinden gösterilecek destek, bu adımların kalıcılığını sağlayabilir.
Bu süreç içerisinde tüm siyasi partilerin elini taşın altına koyması ve sürecin titizlikle yürütülmesi bu konuda yeni bir yol kazası yapılmak istenmediğin göstergesidir. Ancak süreç içerisinde tüm partileri ziyaret eden DEM Partinin daha da kapsayıcı olup, Hüda Par’ı da ziyaret etmesi ve sürece dâhil etmesi daha uygun olacaktır.
Ayrıca İyi Parti ye de bir hatırlatma yapmak gerekir. Ülkenin vebalini almak istemiyorsanız bu sürecin karşısında değil yanında olmalısınız…
Şanlıurfa'da verilen mesajlarda ise "kültürel çeşitliliğimizin bir zenginlik olduğu" fikri öne çıkıyordu. Erdoğan’ın, Türkler, Araplar, Kürtler ve Türkmenler arasındaki dayanışmanın altını çizmesi, Anadolu'nun köklü birlikteliğinin bugün de devam etmesi gerekliliğini hatırlattı. Bu birlikteliğin sadece Türkiye’nin iç huzuru için değil, uluslararası barışın da anahtarlarından biri olduğuna şüphe yok.
Özellikle Şanlıurfa gibi bir kadim bir şehirden verilen bu mesajlar, toplumsal huzurun ve kültürel çeşitliliğin korunması için güçlü bir çağrıydı. Türkiye’nin "birlikte yaşama" anlayışını uluslararası platformlara da taşıması gerektiği, bu çağrının satır aralarından okunabilir.
Son Söz
Diyarbakır ve Şanlıurfa'daki bu çağrılar, büyük bir toplumsal uzlaşının ciddi adımları olarak değerlendirilebilir. Kürt meselesinin çözümü, söylemden öte, samimi bir yaklaşımı ve tüm tarafların desteğini gerektiriyor. Bu bağlamda, hem Devlet Bahçeli'nin hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrıları, Türkiye Yüzyılı çizgisini oluşturma potansiyeline sahip. Bu söylemler ilk etapta çok anlaşılmasa ya da şüpheyle karşılansa da gelinen noktada bu yoğurdun maya tutacağı belli olmaya başladı.
Yüzyıllar boyunca kardeş olarak yaşayan ve her türlü zorluğu birlikte göğüsleyen bu iki kadim halkın bu sorunları da birlikte aşacağı görüşündeyim. Tüm bu gelişmelerin ışığında, "birlikte yaşama” ümidinin gerçekçi bir temel kazandığını söylemek mümkün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.