Murat Kan

Murat Kan

Bizim dünyamız-2 (siyaset üzerine bir değerlendirme-1)

Bizim dünyamız-2 (siyaset üzerine bir değerlendirme-1)

Ben yine kendi asıl konuma geleyim. Annem çıkar çıkmaz yine aynı kanalı açtım. Konu biraz ilerlemişti ama olsun. Ne kadar alabilirsem kârdır mantığındaydım artık. Hemen anlatılanları anlamak için dikkat kesildim.Tabii ben politikayı yukarıda da anlattığım gibi hala; ‘‘kent yönetim sanatı’’olarak ya da ‘‘devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı’’ olarak biliyorum. Burada bir anekdot düşmekte fayda var. Sadece ben değil siyasetin anlamını sorduğum herkes bana bu tanımı yapıyor. Bende kendi kendime bu kadar insan aynı tanım üzerinde hem fikir ise demek ki bu tanım doğrudur diyordum. Bu programı izleyinceye kadar da fikrim buydu. Ki pratik gerçeklikte bunu doğrular nitelikteydi.Devlet,devletin bütün kurumlarına hatta bizim günlük yaşamımıza dahi hükm eden etkinliklerin tümünü belirleyen siyasetçiler değil mi? Ben siyasetçiler dediysem dahi siz tek siyasetçi olarak anlayın bunu. Adını,sanını açıklamaya gerek var mı ki. Büyük bir çoğunluğunuzun; ‘‘Hadi Kemal açıkla.!’’ dediğinizi duyuyor gibiyim. Ama yok arkadaş ben bu konuyu açıklayacak kadar kör değilim. Adının geçmesi bile suç sayılıyor. Varın siz düşünün bu ülkedeki en büyük suçlardan biri hangisi? Bu soruma cevap bulduğunuzda doğru cevabı da bulmuş olacaksınız. Ben başka açıklama da yapamam kusura bakmayın. Ceza almak istemem. Bu halimle cezaevine girmeye hiç mi hiç niyetim yok. Kimilerinizin adını söylediğinizi duyar gibiyim. Eyvallah! Siz zaten biliyorsunuz. Bana sorupta beni zor durumda bırakmanızın ne anlamı var arkadaşlar.Aklın yolu birdir diye boşu boşuna dememişler. Evet,aklın yolu birdir. Bu ülkede az çok politika ile uğraşanlar bilirler ülkede iplerin kimin elinde olduğunu. Neyse...Biz işimize dönelim. Yaa bir politkanın tanımını yaptırmadınız bana. Siz homurdandıkça ben yeni açıklamalar yapmak zorunda kalıyorum. Bizim tanımda o arada kaynayıp duruyor. Asıl konuyu hatırlayıncaya kadar da zaman geçiyor. Tabii bunu söylüyorum ama ‘kendimi konuşturmak’ da hoşuma gitmiyor değil hani. Siz yine de konuyu kendini konuşturmak olarak değil de arkadaşlarını aydınlatmak olarak anlamaya devam edin. Kemal kendisini konuşturmaz sadece aydınlatır. Güneşin bizi ısıtıp, ‘aydınlatması’ gibi Kemal de arkadaşlarını aydınlatıyor diye düşünün. Ya yine açtınız ağzımı. Başlayınca susmayı bilmiyorum ama. Bunu bildiğiniz halde neden beni konuşmam için zorluyorsunuz onu da anlayabilmiş değilim. Her neyse... Beni şimdi rahat bırakın da biraz programı izleyeyim. Şimdi zaman ‘‘kendini aşma’’ zamanı! Konuşmacı sorulan bir soruya cevaben; ‘‘politika,toplumun ihtiyaçlarını arayıp bulma faaliyetlerinin toplamıdır.’’ dedi. Öyle bir kahkaha attım ki bu da nerden çıktı diye? ‘‘Politika nerde toplumun ihtiyaçları nerde’’ dedim kendi kendime. Ha ‘‘politika; toplumu kandırma sanatıdır.’’ deseydi tempo tutar ve bütün gücümle desteklerdim onu. Ama konuşmacı verdiği cevap ile hem beni çok şaşırttı hemde çok güldürdü.Tam da benlik dedim. Böyle konuşulacaksa bende gideyim oraya. Herkes aklına geleni söylüyor kardeşim. Bizde bu konuşmadan neler bekliyorduk neler. ‘‘Dağ fare doğurdu.’’ Benim için hayal kırıklığıydı adeta şu ana kadar konuşulanlar. Kalkmayı düşünüyordum artık tv’nin başından. Boşuna beklemişim bunca zaman bu konuşmayı. Annemin bağırıp çağırmaları da işin cabasıydı. Yani değdi mi bunca şeye diye aklımdan geçirirken;bunun üzerine birde ‘‘politika çok tartışılan ve çok çarpıtılan bir kavramdır.’’ demez mi! ‘‘Ey he babam bizde biliğ çok çarpıtıldığını sende çarpıtisen.’’ dedim o anda Sonra da ‘‘ Ya Kemal sana ne politikanın çarpıtıldığından. Annen değneği alıp içeri girsin bak sen gör politikanın çarpıtılmasının ne demeğ olduğunu.’’dedim ve sustum. Altıncı hissimde ya biraz daha izle bakalım ne diyecek adam diyordu bana. Ben onunda politikayı çarpıttığını düşündüğüm için;’’ nasıl olsa alıştık yalanlara. Birazda senin yalanlarını dinleyelim,ne olacak.’’ dedim ve ekran karşısında oturmaya devam ettim.Ben oturmaya devam ederken konuşmacı da konuşmasına devam etti. Aslında ‘‘ politikayı özgürlük sanatı olarak tanımlamak daha doğrudur.’’ dedi. Valla bu sözü xoşuma gitti haa bilesiniz. Ama bir yandan da düşünüyorum; politika ile özgürlük! Bizde politika olsa olsa halkı daha çok köleleştirir. Oysa sen özgürlükten bahs ediyorsun abi. Hele anlatta bizde anlayalım senin özgürleştirir dediğin bu politkanın, siyasetin ne olduğunu. Ben şu ana kadar özgürleştiren bir siyaset görmedim. İnşallah sen böyle bir şey keşf etmişsindir de bize de faydası dokunur. Bir yandan programı izliyorum diğer yandanda gözüm kapıda annem gelir diye tedirginim. Ama düşünüyorum da elinoğlu özgürlüğün yolunu bulmuşta biz cahil kalmışız.’’ diye. Tabii ekledim de! Politika özgürlük ise bende politika yapacağım babam. Bende özgürleşmek istiyorum. Devam ediyoruz izlemeye. Haa ben sizin gibi izlemiyorum programı haberiniz olsun. Bir taraftan programı izlerken diğer taraftan da elimde telefon sosyal meydada gezinmiyorum. Sizin yaptığınız çok yanlış. Neredeyse yemek ,ders çalışırken dahi bir elinizde telefonunuz bir yandan sosyal medyada gezinirken bir yandan da diğer aktivitelerinizi yerine getiriyorsunuz.Tam sanal bir toplum oldunuz haa! Yeri gelmişken bunu da söylemiş olayım. Bu konu ayrı bir konu tabii. Eğer fırsatım olursa sizinle bu ‘‘sanal toplum’’ üzerine ayrıca konuşmak isterim. Şu an için politikayı, politikanın özgürlük ile ilişkisini anlamaya çalışıyorum, Gözüm tv de kulağım söylenenlerde programı izlemeye devam ediyoruz. Her ne kadar ben yalnız izliyorsam da konuşulanları kendi naçizane fikirlerimi, yorumlarımı da ekleyerek size aktardığımın farkındasınızdır sanırım. Dolayısıyla sizde benimle beraber izlemiş oluyorsunuz programı. Sonra; Kemal bencildir. Bilgiyi paylaşmıyor. Tekeline aldı, kollektif değil vb demiyesiniz. Şu politikanın içinden hayırlısı ile bir çıkabilirsem sizinle daha paylaşılacak o kadar çok konu var ki. Siz düşünün nelerin olabileceğini. Ben sadece ‘‘Yarın çok güzel olacak.’’ diyorum. Unutmayın bu sözü. Bu bir gelecek tasarısı anlayan için. İnsanların iki kelime ile devrim yaptığını söylüyorlar! O halde bu söz yerde kalmasın politik abiler.Bu sözü esas alıp yarınlarımızı cennetleştirebilirsiniz.Bu da böyle biline ilgililerce. ‘‘Politikayı özgürlük sanatı olarak tanımlamak daha doğrudur.’’ dedik daha sonra dağıldık. Şimdi toparlamaya devam ediyoruz arkadaşlar! Kent yönetimi sanatı olarak tanımlanmıştı ve bizde bu tanımın politikayı tanımlamak için yetersiz olduğunu söylemiştik.’’Kent yönetimi de kentin özgürlüğünü esas alıyor.Hakikate en yakın gerçeklik özgürlüktür. Hakikat kendisini en iyi özgürlükte ifade eder.Politika,özgürlük ve hakikat arasında çok önemli bir bağ, bütünsellik vardır. Üçünü birbirinden koparmak kesinlikle mümkün değildir.’’ dedi.Hoşuma gitmişti bu son söyledikleri. Anlayabildiğimde söylenemezdi. Beynim zonkluyordu. Anlam veremiyordum kimi şeylere. Şimdiye kadar politika ve özgürlüktü konumuz. Şimdi yanında birde hakikat eklenmişti. Bu kelimeyi çok duymuştum siyasi abilerden.Hatta bir ara abim;’’ Hakikat aşktır aşkta özgür yaşamdır.’’ diyordu sohbet ederken. Tadı güzeldi bu konuşmanın ama acı da veriyordu. Güzel kelimelerdi ama anlayamamak ,anlam verememek beni bunalıma sokuyordu adeta. Yine de dinlemeye devam ediyorum. Bende inadım haa. Öğreneceğim bu kelimeyi. Bu kelimeyi diyorum ama öğreneceğim şeyler o kadar arttı ki. Politika, devlet,kent yönetimi,özgürlük, hakikat, aşk.... Durun bakalım bu konuşma bitinceye kadar daha neler çıkacak önüme ve tabii sizinde önünüze. Ben siz siz de bensiniz unutmayın bunu! Devam etti konuşmalar. Adam o kadar akıcı konuşuyordu ki sanki ağzından bal damlıyordu mübareğin. ‘‘Politikanın alanını doğru belirlemek gerek.’’dedi ve devam etti sonradan. Ben dalıp gitmiştim bu esnada uzaklara.Bir sırça köşkteydim.Saray mıydı neydi bulunduğum yer? Ve sarayın başkanının önünde bir grup parlamenter ayakta bekliyorduk. Hani bende onlardan biriydim. Şöyle bir yayıldım oturduğum kanepe de. Ohh böylesi bir hayat ne kadar güzel olurdu. Ne olacak ki? Böylesi bir hayat için insan birilerine biat ederse ne olacak ki! Olması gereken o aslında. Siyasette bir yerlere gelmek için birilerine dayanacaksın. O arada yoluna çıkanların bir kısmının da sırtına basarak yükseleceksin. Siyasetin diyalektiği bu kardeşim. Siz neden bunlara kızıyorsunuz ki. Ben bu hayalleri kurarken dışardan bir ses geldi. Yine mahalle de bir şeyler olmuş sanırım. Sesten dolayı irkildim. Tabii kurduğum hayallerde tuzla buz oldu.Ya bu memleket öyle bir yer ki hayal kurmamıza dahi izin vermiyorlar kardeşim.Tekrardan dikkatimi tv deki konuşmaya yönelttim. İyiki evdeymişim dedim kendi kendime.Yoksa her zaman olduğu gibi herkes kaçacaktı ben ortada kalacaktım.Bu arada tv deki konuşma daha bir renklenmişti. İlk kez böylesi bir konuşmaya tanık oluyordum haa bilesiz. Sizinde bu konuşmalara çok tanık olduğunuzu sanmam. ‘‘Devlet işleri ile politik işler bir ve aynı değildir.Bu konuyu doğru ele almak ve bunları ayrıştırmak kavramın anlaşılması açısından önemlidir kanımca.’’ dedi ve devam etti. O dedi de demesine. Ben bu söz üzerine;’’ yaa abi valla sende bu işi bilmisen.’’ dedim. Üzerimdeki uykulu ruh halini de atmıştım bu konuşulanlardan sonra. Yeni birşey söylememe fırsat vermeden sanki beni duyuyormuş gibi sözlerine devam ederek; ‘‘Eskiden en büyük politik alan olarak devlet görülürdü.Ama bugün devlet işlerinin politik işler olmadığını söylüyoruz.Devlet işleri daha çok idari işlerdir.Bu yüzden devlete dayalı politika yapılamaz.Devlet ancak idare edilir.İdare etmek politika olmadığı gibi politikanın gerçek anlamına da uymaz.’’ dedi. Onun bunu demesiyle benim yerimden zıplamam bir oldu.Haa işte bende bunu söylüyorum! Anlaşıldı konu. Demek ki ne diyorlar devlet işlerinin idaresi,ayrı politika ayrı! Eee boşuna dememişler’’aklın yolu bir’’ diye. Bak gördünüz mü aynı şeyi savunuyoruz. Bende bu politikacıların ne işi var hergün tv lerde.O kanal senin bu kanal benim. ‘‘Yaa kardeşim siz devleti mi idare ediyorsunuz yoksa politika mı yapıyorsunuz.Devleti idare ediyorsanız elinizi çekin şu politikadan, politika yapıyorsanız devletten elinizi çekin. İkisi bir arada gitmiyor.Haa bakın abi de ne kadar güzel anlatıyor bu konuyu.Sıkıldık sizin her ‘devlet bekaası’ dedikten sonra arkasından kendi partinizin propagandasını yapmanızdan. Ya kendi partinizin propagandasını yapın ya da devleti yönetin. İkisinden birini yapın birinden elinizi çekin. Öyle bir sistem getirdiniz ki anlayabilene aşk olsun. Devlet eşittir partimiz. Partimiz eşittir devlet anlayşını hakim kıldınız. Bu felsefeyle hareket eden Sovyet Rusya’nın durumunu gördünüz Parti devletleşti devlet partileşti. Sonuç; başağıya giden bir sistem.Bak sonunuz onlara benzemesin.’’ Eh siyaseti hep siz mi yapacaksınız. Biraz da ben yapayım siyaseti. Bunları söyledim de yine de korkuyorum. Bugünlerde buna benzer şeyler söyleyen herkes darbeci oluyor.Birde bakmışsın bize de açmışlar bir dosya. Buyrun! Aldık mı başımıza belayı. İşin yoksa bu defa mahkeme ile uğraş. Bir yanım da boşver Kemal diyor.Takma, doğru bildiğini yap.Tabii ya doğru olanda bu zaten. Biz ehil olduğumuz işi yapalım.Ne de olsa siyaset bizim işimiz, daha doğrusu benim işim. Anlayana! İçim ferahlamıştı son duyduklarımdan sonra. Hemen kendimi dışarı atmak istedim. Bunları birileri ile paylaşmalıydım. Hele abim ile... Çünkü o mahallenin gençleri ile konuşurken beni hiç yanında götürmezdi. Bırakın götürmeyi o muhide yaklaşmama bile izin vermez çoğu zaman. Görsün kardeşinin ne kadar politik biri olduğunu. Xoş değişen bir şey olmayacak ya. Bana her zamanki gibi;’’ Ya Kemal git oyun oyna arkadaşlarınla. Sen ne anlarsın politkadan, özgürlükten, hakikatten,aşktan,özgür yaşamdan.’’diyecektir.Olsun desin. Beni dinlesin ama yine söyleyeceğini söylesin. Elbet bir gün hem abimin hem de sizin beni dinleyeceğiniz vakit gelecek. İnanıyorum ben buna. ‘‘Yarınlar güzel olacak.’’ Şimdi politikayı irdelemeye devam edelim değil mi? Bazen kimi ayrıntıları konuşurken konunun özünü kaybediyoruz. Demek ki neymiş’’ Toplumun hayati çıkarlarını ilgilendirmeyen işler politikanın kapsamına girmez’’miş. Politikayı toplumla ilişkilendirmeden sadece devlet düzenlemesi ve iktidarının devamı olarak gören zihniyetin asıl yaptığı şey toplumu kandırmakmış.Bu sebepten dolayı bir türlü aklımdaki soru işaretlerini gideremiyorum ki. Politika gerçekten toplumun eşitliğini, özgürlüğünü ve demokrasiyi sağlayan bir olgu mudur yoksa kendi iktidarının selameti açısından aklınıza gelebilecek her türden ayak oyununu mübah gören bir zihniyetin,başta ahlak olmak üzere toplumun bütün değer yargılarını görmezden gelerek kendi iktidarını devam ettirmenin yol ve yöntemini bulması sanatı mıdır? Çok düşündüm de bulamadım bunun cevabını. Bulabileceğimi de düşünmüyorum. Çünkü bütün kanallar hep bir ağızdan aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar. İktidarın nasıl halkçı bir karekterinin olduğunu anlatmaya calışıyorlar kendilerince. Mevcut burjuva iktidarlarının nasıl toplumun yararına olduğunu, toplumun varlığını sürdürmek için halka nasıl hizmet ettiklerini anlatan hikayeler hiç eksik olmuyor kanallardan. Acaba öyle midir gerçekten? Politikanın işlevi mevcut sistemde az önce izlediğim kanalda anlatıldığı gibi toplumun çıkarlarını planlama ve sorunlarını çözmek midir yoksa çoğu zaman izlediğimiz gibi kılı kırk yararak bir dizi yalanla kendi çıkarlarını sürdürme sanatı mıdır? Az önce siyasi abi diyordu ya. ‘‘Politika ile ilgili birçok şey söylenebilir. Toplumun hayati çıkarları, yaşamsallığı, güvenliği, beslenmesi, iktidar ve devletlerin engellediği özgürlüklerin,eşitliklerin ve demokratikleşme çalışmalarının politika olduğunu düşünüyoruz.Esas politika budur.Yani ancak toplumun hayati çıkarlarına yanıt arayan bir faaliyet politika kapsamına girebilir.’’ Gördünüz mü arkadaşlar burada politikanın asıl işlevinin ne olduğunu anlatan bir değerlendirme var. Sizce de mantıklı olan bu değil mi? Eee bunları anladık da.Birde biraz daha açık şu politikanın toplum ile bağını anlatan ya da politikanın tam olarak kapsamını belirleyen biri olsaydı ne kadar güzel olurdu dedim kendi kendime. Ayrıca halkın çıkarlarından kasıt nedir ki? Çalan çırpanlarda halkın çıkarlarından bahs eder bu ülkede. Haksız mıyım? Haksızsam siz söyleyin arkadaşlar. Birde ne göreyim bizim siyasi abe tam da bu konuyu anlatıyor simdi de. Dedim abi ya sen tam dertlere dermansın.Ne istiyorsam onu anlatıyorsun.O anlatırken ben coştum. Sanki orada politika üzerine konuşan benmişim gibi. Anlattıkları o kadar hoşuma gitti ki. Demin saray ile ilgili kurduğum hayallerden utandım bir an.Tekrar yüzümü ekrana çevirdim. Programı izlemeye devam ediyorum.’’Toplumun güvenliğine çözüm aramak politikadır.Toplumun beslenme ihtiyaçlarını karşılamak politika kapsamına girer.Toplumun,devlet ve iktidarların engellediği eşitlik ve özgürlük sorununu tespit edip çözmek politikadır. Toplumun demokratik esaslar üzerinde örgütlenme sorununa çözüm aramak politik alanı ilgilendirir.’’Ekrandan kendimi alamıyordum.Benim için politikanın tanımı netleşmişti.Anlaşıldı kı politika ile ilgili bugüne kadar yapılan tanımlamaların çoğu eksik ya da yetersiz tanımlamalardı.Önemli olan bundan sonraki süreçlerde bu tanımlamalara uygun hareket etmekti.Tabii sorun burada iktidar ve devlet gerçeğini doğru anlamakta ve bilince çıkarmakta yatıyor.Ben Empati Kemal bir kez daha kendimi aşarak politika ile ilgili yanlış anlaşılma ve tanımlamalar konusunda netleşerek sizin içinde olsa bundan sonra politikanın bu tanımlamaları ışığında politik mücadeleye atılmaya karar verdim.Politika dolu günler dileğiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Kan Arşivi
SON YAZILAR