Müslüm Üzülmez

Müslüm Üzülmez

Bilim Etiği ve İntihal (2)

Bilim Etiği ve İntihal (2)

 

 

“Meselâ, üzerindeki fikrî mülkiyet haklarının yasal olarak kalktığı bir eserden usulsüzce yararlanmanın veya bütünüyle kendine mal etmenin yasaca anlamlı bir yaptırımı olmayabilir ama bu bilimsel bir ‘suç’ ve bilim etiğine tamamen aykırı bir durumdur. İntihal konusunun yasayla düzenlenmesi pek çok kişiye geldiği gibi bana da şahsen itici geliyor. Fakat gerçek kişiler ve onların mirasçılarının malî haklarını koruma kaygısının ötesine geçilerek ve akademik-bilimsel kaygılardan yola çıkılarak yapılacak ciddi bir intihal yasasına, bilimsel yaşamında büyük nicel ve aynı oranda olmasa da bazı nitel genişlemeler yaşayan Türkiye toplumunda her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.” (Y. Hakan Erdem, s.21)

“Bilim etiği dediğimizde, dürüstlük ve açıklık gibi değerlerden insana ve çevreye zarar vermeme gibi norm ve kurallara uzanan geniş bir yelpazeyi kastediyoruz. …Bilimsel dürüstlük, bilimsel veri ve bulguların çarpıtılmadan yayımlanması, başka araştırmacıların çalışmalarından yararlanırken haklarının teslim edilmesi gibi ilkeleri kapsıyor, dolaysıyla da aşırmacılık (intihal), sahtekarlık ve uydurmacılığın zıddını ifade ediyor. Aşırmacılık, başkasının emek ve çabasına bir saygısızlık haksızlık iken, sahtekarlık ve uydurmacılık etik dışı değil, aynı zamanda bilimsel bilgi üretiminin güvenirliğini de zedeleyen davranış biçimleri.

…Bilimsel dürüstlükle bağdaşmayan davranışlar sahtekarlık ve uydurmacılıktan ibaret değil kuşkusuz. Aşırmacılık da diğerleri kadar dürüstlükle çelişen bir davranış biçimi. Bilimsel devrim sırasında bilim insanlarının en çok şikayet ettikleri, onları en çok uğraştıran meselelerden biri de bu. Bu dönemde aşırmacılık daha çok, birinin elyazmalarının başkası tarafından çalınarak yayınlanması, korsan kitap basımı, başkasına ait bir eserden o yazarın ismi hiç zikredilmeden sayfalarca kopya çekilmesi biçiminde tezahür ediyor. Doğallıkla, aşırmacılık meselesi, yazarlık, ödül ve itibar kavramlarıyla sıkı sıkıya ilgili.

…Bu itibarla, bilimsel faaliyeti düzenleyen kuralların hukuktan çok etiğin alanına girdiği ve bir gelenek meselesi olduğu, bilimsel bilgi üretiminde asıl ödülün tanınma ve saygınlık olduğu, buna paralel olarak etik dışı davranışların bedelinin saygınlık kaybı olduğu hep göz önünde bulundurulmalıdır. Bilimsel dürüstlük ve güven her şeyden önce etik kavramlardır.” (Gürol Irzık, s.55, 58, 64, 65)

Kısacası: Bilimsel çalışmalarda, edebiyatta, sanatta intihal (= aşırma) denen söz ve yazı hırsızlığı veya yankesiciliği maalesef çok yaygın ve her geçen günde daha fazla yaygınlaşıyor. “Değerli tarihçi H. Erdem tarafından çok çarpıcı olarak anlatıldığı üzere intihal, çeşitli kılıflar

altında bu topraklarda asırlar boyunca kök salmış. Aşırmayla ilgili kültürel ve yasal caydırıcılık ise, günümüzde dahi, oldukça etkisiz. Ve nihayet bu söz konusu intihal yatkınlığı, bu ‘entelektüel miskinlik’, kuşkusuz yüz kızartıcı bir şekilde, uluslararası bilim çevrelerince de oldukça iyi biliniyor.”

Ama bu yapılanlar, basit, sıradan şeyler değil; en hafif deyimle ahlaksızlıktır, emek ve düşünce hırsızlığıdır. Kepazeliktir. Benim bildiğim, tüm ahlaki öğretiler ve dini inançlar ahlaksızlığı ve hırsızlığı yüz kızartıcı bir suç olarak görmekte ve ayıplamaktadır, ama ne hikmetse intihal denilen ahlaksızlık, “söz ve yazı hırsızlığı” aşikâr bir şekilde yayınlaşıyor. O zaman, nedeni başka yerde aramalıyız: “Tarih boyunca birey değil de toplum ahlakına çeki düzen vermek isteyen yönetimler çok olmuştur. Ancak altını çizerek belirtmek gerek. Her örnekte yine böyle otoriter devreler her türlü ahlak dışılığın en yaygın olduğu zamanlar olmuştur.” (s.11)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Müslüm Üzülmez Arşivi
SON YAZILAR