“Ben Sapına Kadar Diyarbakırlıyım..”
Bugün 24 Ocak. Bu tarihin,bu günün Diyarbakırlılar için,bilhassa bizim nesil için ayrı ve dramatik bir önemi var. Diyarbakır halkının gönlünde taht kurmuş,Diyarbakırspor’la özdeşleşmiş Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ın 5 mesai arkadaşıyla birlikte şehit edildiği tarih. Bu hazin ve karanlık olay, 24 Ocak 2012de gerçekleşti. Aradan geçen 18 yılda Diyarbakır halkı,Diyarbakırsporlu taraftarların ,spor camiasının,bizlerin duyguları aynı yerde. Gönüllerde ve zihinlerde hiç silinmedi. Tıpkı 18 yıl önceki cenaze töreninde 100 binlerin sokaklara dökülmesi,stadyumlarda onbinlerin hep bir ağızdan sevgi tezahüratlarının yapılması ve ilk günden bugüne kadar Sakarya Hendek’teki mezarının ziyaretçi akınına uğraması gibi. Halen iş yerlerinde o’nun resim ve posterlerinin yer alması,adına şarkı,türkü ve marşlar yazılması,sosyal medya platformlarında kendisiyle ilgili videoların paylaşım rekorları kırması. Tüm bunlar bir halkın kahramanına karşı olan adı konulmamış sevginin hikayesidir.
Diyarbakır’da görev yapmaya başladığı 1997’den şehit edildiği 24 Ocak 2001 tarihine kadar merhum Ali Gaffar Okkan’ı çok yakından takip ettik,kendisiyle gerek gazetecilik mesleğimizin gereği,gerekse spora ve Diyarbakırspor’a olan ilgisinden dolayı çok yakın diyaloğlarımız oluştu. Neredeyse görüşmediğimiz gün yoktu.Bazen bizi makamına davet ediyor ve sabahlara kadar sporu,Diyarbakırspor’u konuşuyorduk. Bazen de beraber sokakları,caddeleri arşınlıyorduk. Günde 2-3 saat ancak uyuyabilen bir yapısı vardı. Kentteki herkesimle diyaloğu vardı,halktan biri gibi profil çizmesi o zamana kadar devlete bakış açısının olumsuz olduğu,devletin güvenlik birimlerinin halkı başka bir gözle değerlendirerek eziyet ettiği bir dönemde devletin bir başka yüzünü yani sıcak yüzünü göstermesi o’nu halk nezninde farklı kılmıştı. Aslında olması gerekeni yapıyordu ancak halk daha önce devletin ceberut yüzünü gördüğü için o’nun uygulamaları “olağandışı” görülüyordu. En önemlisi Diyarbakırspor’a verdiği destek genç nesil üzerinde derin izler oluşturmuş ve sarsılmaz bir sevgi bağı oluşturmuştu. Gençleri anlamanın,onlarla iletişim ve sevgi dili kurmanın önemini biliyordu. Bunun şifrelerinden biri de Diyarbakırspor’du. Çünkü Diyarbakırspor,her türlü ideoloji ve görüşten insanın buluşabildiği bir çatıydı. Gençlerin bu yolla spora kanalize edilebileceğini düşünüyordu ve bu konuda da başarılı oldu. Diyarbakırspor’u Süper Lig’e çıkarmanın yanında Diyarbakırspor Koleji oluşturarak bölgeden sağlam bir futbol alt yapısı çıkmanın hazırlıklarını yapıyor ve aynı zamanda kendi ayaklarının üzerinde durması için Diyarbakırspor Vakfı kurmayı planlıyordu. İş adamlarından oluşan bir yönetim ve sağlam bir gelecek için görüşmeler yapmış,sonuçlandırma aşamasına getirmişti. O dönem devlet politikası da bir nebze bunu gerektiriyordu ancak herkesin bilmediği bir gerçek Ali Gaffar Okkan,sporla yetişen ve büyüyen,gittiği her yerde benzer çalışmaları yapan bir spor adamı profiline sahipti. Ülkedeki üst düzey spor adamlarıyla güçlü ilişkileri vardı.
Maalesef karanlık ilişkilerini deşifre etme aşamasına geldiği,ülke ve bölge üzerindeki kirli emellerine çomak soktuğu uluslar arası odaklar ve yerli işbirlikçilerinin organizasyonuyla çok sevdiği “Sakarya’da doğdum ama kendimi Diyarbakırlı hissediyorum” dediği kentte devletin olması gereken yüzünü halka göstermenin bedelini canıyla ödedi. O haftayı ve günü unutmam mümkün değil. O dönemlerde 2.Lig 5 Grup üzerinde oynanıyor ve gruplarında ilk 2’ye giren takımlar Yükselme Grubu’na kalıyordu. Diyarbakırspor, Yükselme Grubu’na kalmış ve hedef 14 yıldır hasret kaldığı Süper Lig’e yükselmekti. Takım,ilk maçında Konyaspor’a deplasmanda 5-3 yenilmiş ve futbolcular ile teknik direktör Bahri Kaya arasında sorunlar yaşanmıştı. Rahmetlinin baskısıyla yönetim Bahri hoca ile yolları ayırmıştı,bunun üzerinde spor yazarı Kazım Kanat,kendisinin aleyhine ağır bir yazı yazmıştı.Ali Gaffar Okkan,buna çok üzülmüştü. 21 Ocak’ta Diyarbakırspor’un ,kendi sahasında Elazığspor’u 4-1 yendiği maçın ardında o tarihi röportajı bize vermişti. Kazım Kanat’ın yazısından duyduğu üzüntüyü ve kırgınlığı dile getirirken sanki veda eder gibiydi.”Ben bu şehrin emniyet müdürüyüm,görevim asayişi sağlamak. Ama Diyarbakırspor’u çok seviyorum,destek veriyorum” diyerek sonuna 18 yıldır videolarda sosyal medyada paylaşılan “Ben sapına kadar Diyarbakırlıyım” sözünü eklemişti. Bu tarihi konuşma basına verdiği son açıklama olmuş ve o açıklamada haberi yapan gazeteci ben olmuştum.Nereden bilecektim ki bu kadar önemli bir halk kahramanı ile son röportajı yapan ve bu karede yer son gazeteci ben olacağım?. Hayat böyle bir şey. O röportajı yapan ve o karede yer alan gazeteci olarak her baktığımda içimden bir şeyler kopuyor.
Ali Gaffar Okkan,tüm bürokratlar ve devlet adamları için iyi bir örnekti. Bu yazıyı kaleme almak kolay olmadı ama söz konusu Ali Gaffar Okkan,Diyarbakır ve Diyarbakırspor olunca büyük bir heyecan ve aşkla yazdım. Bir kez daha Diyarbakırlıların,Diyarbakırsporluların Gaffar Babası’na ve o hazin olayda şehit olan mesai arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.