BAHARI BEKLERKEN
Bir kış mevsimini daha geride bırakmak üzereyiz. Kış denince ilk akla gelen doğanın beyaz örtüsü kar, bu sene şehir merkezine rahmetini göstermedi. Kartpostallık görüntüler yaratan manzaralardan da mahrum kaldık. Bu özlemimizi; ya beyaz ekrandan ya da uzaklara bakmamızı engelleyen, betonları aşıp şehir dışına çıkma imkânı yakaladığımızda giderebildik. Dağları bembeyaza kesilen, devasa surlar gibi etrafımızı kuşatmışlardı fakat oraları beyaza kesen karın yolu bu kış şehrimize hiç uğramadı. Rüzgârın tozutmasıyla bir iki kez havada uçuştuğunu görebildik. Bize kendini hatırlatmakla yetindi. Babalarımızın dedelerimizin metreleri bulan, evleri altına alan karlar bize hayal olmaya başladı. Bu yüzden onların geçmişe özlemle anlattıkları anılarında ‘nerede o eski kışlar’ diye hayıflanmalarını bir kez daha haklı çıkardı.
Karın kendisi gelmedi ama soğuğu yoksulu iliklerine kadar titretiyor. Soğuğa bir de yoksulluk eklendiğinde; kışlar ne kadar uzak, bahar bir türlü gelmek bilmiyor. Zengin için bir spor, eğlence mevsimi de olan kış; yoksul için zorlu ve hüzünlü bir yolculuğun başlangıcı oluyor.
Nihayet kışın sonuna geldik. Güneş; artık gülen yüzünü yeniden göstermeye başlayacak. Garibanın kemikleri ısınacak. Kışın suskunluğu; yerini doğanın renklerine bırakarak, bahar kapıyı çalmaya başlayacak.
Geçenlerde bir arkadaşla sohbet ederken, kışın soğuğuyla ilgili bir anısını anlatmıştı. Diyarbakır Sur’da, evi barkı kimsesi olmayan bir gariban, kışın titreyerek kahvehanenin önüne geliyor. Tam içeri girmiyor, ara kapıda duruyor. Cebinde parası da olmadığı için kahvehaneye de girmiyor. Ama soğuktan tir tir titriyor. Kahvehanede oturan biri hemen onu içeri alıyor, sobanın başına oturtuyor ve ona çay ısmarlıyor. Isınıp kendine gelen adam; ‘Bundan sonra yazın sıcağından rahatsız olursam ne olayım.’ diye insanın içini acıtan bir sitemle soğuğa olan öfkesini, güneşe olan özlemini dile getiriyor.
Neyse ki kış mevsimi artık geride kalmaya başlıyor. Kışın beyaz örtüsünü ilk delen kardelenler, doğaya yeniden merhaba diyecekler. Baharın güneşinde ısınan dallar tomurcuklanarak kabuğunu parçalamaya hazırlanacak. Uzun kış aylarından sonra uyanmaya hazırlanan doğa, beyaz örtüsünü bir daha ki sefere kadar üzerinden atacak. Kardelenlerden sonra papatyalar, çiğdemler, nergisler; sırasını sabırsızlıkla bekleyecek. Baharı bekleyenler o kadar çoğalacak ki; yaşama yeniden merhaba demek için sıranın kendisine gelmesini bekleyecekler. Baharla buluşmanın sevincini içinde saklayan; dağlar, ovalar, çiçekler, kuşlar, börtü böcekler, sabırsızlıkla, büyük hasretle uyanacakları zamanı kollayacaklardır.
Yapayalnız olan, geçit vermeyen, zirvelerinden karın, boranın, dumanın eksik olmadığı; bağrında saklı dünyaları barındıran, şairlere ilham olan dağlar; bağrında saklı güzelliklerinin ortaya çıkması için, eteklerindeki karların erimesini bekleyecektir.
Kervanlara geçit vermeyen; üzerine türküler söylenen, ağıtlar yakılan; yoksullukta ve yalnızlıkta akla gelen, gurbetin ve ayrılığın, söylenemeyen sevdanın haykırıldığı dağlar üzerini örten beyaz örtünün, soğuk ölümün kalkmasını sabırla beklemeye başladı bile.
Mümin Ağcakaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.