ZİL ÇALIYOR ÇOCUKLAR
Bu yazıya başlarken öncelikle yarın okul yerine toprağa düşen açamadan solan çiçeklerden özür dileyerek başlamak istiyorum.
Bağışla beni lütfen çocuk...
Üç aylık yaz tatili ardından 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı için ilk zil yarın çalacak umut çiçeklerimiz için. Ve ben daha dün başlamış gibi bir heyecanla okul kapısından içeri gireceğim sevinç, heyecan ve özlemle beraber…
Yeni eğitim öğretim yılının başlaması nedeniyle öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin sevincine, heyecanına yürekten katılıyor eğitim-öğretim yılının herkese hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Elinde bir parça tezek, abla veya abisinden kalan önlük, geçen yıldan kalan silinmiş bir defterle km’lerce yolu yaya olarak kat edip okula gidene de yine bir elinde marka telefonu, kulağında kulaklığı, diğer elinde tableti, sırtında marka çantası ve üstünde yepyeni giysileriyle okul servisleriyle okula gidene de başarılı bir yıl olsun diyorum bu adaletsiz dünyanın adaletine tüm kızgınlığımla…
Yazıma başlarken okula gidemeyecek çocuklar için üzüntümü, dünyanın adaletsiziliğine kızgınlığımı dile getirsem de görev için hazır ve nazırım ben de tüm öğretmen arkadaşlarım da... Zira biz eğitimciler, sıkıntılarımızı, kızgınlıklarımızı bir tarafa bırakarak her halükarda tüm güçlüklere göğüs gererek yüzümüzde tebessümle sınıftan içeri girer ve işimizi başarıyla yapmaya çalışırız. Bu mesleği seçerken artısını eksisini kabul ederek seçmiş kişileriz. Bizim yüreğimizde çocuk aşkı yatar. Yaptığımızı geleceğimizin güvencesi, dünya tatlısı çocuklarımız için yaparız.
Söz hazır okuldan ve çocuktan açılmışken azıcık da çocukların sağlıklı beslenmesinden söz edelim. Kuşkusuz eğitim; üzerinde titizlikle durulması ve her şeyden fazla sahiplenilmesi gereken, kararlılık isteyen ve süreklilik taşıyan uğraş dolu bir süreçtir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, nitelikli, eğitimli ve üretken insan gücüyle mümkün olabilmektedir. Günümüz dünyasında toplumların, ülkelerin çağdaşlık düzeyi eğitimde yakaladığı başarı, sahip olduğu bilim ve teknolojinin kalitesi ile ölçülmektedir. Ülkeler arasındaki zenginlik ve kalkınmışlık yarışı da en çok eğitimle kazanılabilir. Eğitimde başarıyı yakalamak yetiştireceğimiz sağlıklı nesillerle ancak mümkün olabilir. Bu konuda okulda biz öğretmenlere evde annelere ve babalara çok iş düşüyor.
Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar daha sık hastalanırlar ve gelişmeleri yaşıtlarına oranla geriden seyreder. Buna bağlı olarak ta başarıları düşer. Okul başarısını ve zekâ seviyesini artırmak gelecek nesillerin daha güçlü ve sağlıklı olmalarına temel hazırlamak için okul dönemindeki çocukların beslenmelerine annelerin daha bir önem vermesi gerekiyor.
Sağlıklı, üretken, mutlu ve başarılı bir gelecek için, okul döneminde çocuğumuzun sağlıklı beslenmesine gereken önemi vermeliyiz. Çocuklarımızı abur cuburdan uzak tutmalı, ödül olarak hazır gıdalara yönlendirmemeliyiz. Çocuklar için albenisi çok olan eğlence merkezlerinin hemen yanı başında hazır tuzak gibi bekleyen "fast- foodlardan" uzak tutalım lütfen.
6-12 yaş grubu olan okul çağındaki çocukluk dönemi, büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu, sosyal ve psikolojik gelişiminin en önemli evresidir. Sağlıklı beslenme alışkanlığı bu yıllarda kazandırılır. Yaşam boyu sürecek diğer alışkanlıklar gibi..
Evde ve okulda beslenme eğitimi ne kadar erken başlarsa çocuğun gelişimi, zekâsı ve bağışıklık sistemi o denli güçlenir. Bedensel gelişme-zeka-bağışıklık, üçlüsü sac ayağı üçlüsüdür. Birinden biri aksadı mı, denge bozulur. Bu denge sağlıklı beslenmeyle sağlanır. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini, büyüme ve gelişmesini sağlayacak enerjiyi alabilmesi için her gün temel besin grubu dediğimiz; et, süt, sebze, tahıl, yağ grubu besinlerinden, her öğünde, dengeli ve ölçülü bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Diyorum ama şunu da biliyorum ki bir parça kuru ekmeğin üstüne salça, yoğurt ya da annesinin yayığından çıkan tereyağında bî qırtik sürerek büyük bir iştahla beslenen çocuklarımız da büyük bir çoğunlukta. Yüreğim tüm çocuklarla beraber…
Son olarak canım annelerden bir ricam olacak: Dünyalara değiştiremeyeceğiniz biricik yavrunuzu okula gönderirken en önemli öğün olan kahvaltıyı es geçmeyelim lütfen. Sabah yavrunuzdan önce kalkınız enerjisi bol, sağlıklı, güzel bir kahvaltı hazırlayın, yavrunuzu öpücüklere boğarak uykudan uyandırın, birlikte el yüz yıkama oyunu oynayın ve sonra da hazırladığınız mis gibi kahvaltı masası, sofrası, sinisi her ne olursa olsun başına birlikte geçerek sohbetin deminde güzel bir karnınızı doyurun. Sonraki süreçte yine çocuğunuzu severek, öperek okuluna yollayın. Sakın ha! Uykulu uykulu, gözlerinizi ovuştururken; “Al yavrum, bu parayla ya tost al ya da simit al.” diyerek eline para tutuşturmayın.
Neden mi? Yılların tecrübesine dayanarak söylüyorum: Çocuk okula gelir, arkadaşlarıyla oyuna ve ya sohbete dalar. Karnını doyurmayı unutur. Zil çalınca aklına gelir, nöbetçi öğretmen izin vermez. Zira ders başlamıştır. Çocuk aç karınla derse girer. Öğretmen ders anlatırken onun eli ya cebindeki parada, ya da para elinde, masanın üstünde çevirir dururken aklı da kantindeki yiyeceklerde olur. Hayat Bilgisi onun karnının zil çalmasıdır. Zil çalıncaya kadar esner durur, zaman zaman öğretmenden uyarı alır. 'Oğlum-kızım, elindeki parayı masaya vurma lütfen. Arkadaşların dikkatini dağıtıyorsun! Hala uyanamadın mı?' gibi…
Demedi demeyin, bir sonraki yazımı sağlıklı gülücüklerle bekleyin TİGRİS HABER okuyucuları …
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.