Yozlaşan kent kültürümüz!
Diyarbakır gibi köklü bir tarihi olan kentlerin kalıplaşmış bir takım alışkanlıkları vardır. Bu alışkanlıklar toplumsal yapılanmasının temellerini oluşturur. O toplumda yer alan bireyler bu temelin küçücük bir çakıl taşı olmaktan haz duyarlar. İster kendini dini temelde, isterse ideolojik başka bir temelde konumlandırsın herkes kalıplaşmış bu temel yapının norm ve kanunlarına saygılı davranır.
Binlerce yıllık yaşanmışlık ve birikmişlikten kaynaklanan bu kültürel dokunun vazgeçilmez temel ilkesi, insana verilen değerdir. Diyarbakır bu bağlamda ülkenin her daim öncülüğünü yapmış ve deyim yerindeyse kültürel tarihiyle örnek bir duruş sergilemiştir. Sanırım bu kentte kendini ifade eden herkesin ilk cümlesi “insana verdiği değerdir!”
Sözü son günlerde artan korona salgını vakalarına karşı duyarsızlığa getireceğimi düşünüyorsanız yanılırsınız. Maske takmayan, mesafeye uymayan, pozitif vaka olduğu halde ailesine, akrabasına ve topluma bulaştıran vurdumduymazlık zaten hepinizin bildiği ve binlerce kez yazılsa da düzelmeyecek bir ahmaklık…
Son günlerde bazen akşamları yeni stad yolu (Fırat Bulvarı) veya Mezopotamya Bulvarı’nda spor yapıyor, yürüyüşler yapıyorum. Ya da yapmaya çalışıyorum. Sıcak Diyarbakır’ın ikliminde azıcık serin bir ortamda yürümek hepimizin hakkı olsa gerek. Ama maalesef ne mümkün yürümek! Kırık içki şişeleri, yol kenarına park etmiş sarhoş arabaları, kulakları sağır eden çirkin müzik sesleri, kaldırımlarda alkol alıp gelen gidene sataşan kendini kaybetmişler…
Bazı anlarda birbirine bıçaklarla, silahlarla dalanlar… Gecenin bir vakti civardaki sitelerde aileler çocuklarıyla bahçelerinde serinlerken, sohbet ederken zevkine patlatılan silah sesleri, yolda süratle drift yapanlar ve daha nice çirkinlikler…
Tartışmasız bu sahne her gün yaşanıyor. Etraf sakinleri bu durumu defalarca emniyete ve belediyeye şikayet ettikleri halde bu durumun kati bir çözüme kavuşturulmadığını iddia ediyorlar. Her akşam saat 22.00 civarında emniyet güçleri gelip bu çirkin ortama müdahale ediyorlar, ısrarlı anonslarla müdahale edip ortamı dağıtıyorlar, ama ekipler gider gitmez tekrar on dakika içinde kalabalık oluşuyor, gürültü ve sarhoş kavgaları başlıyor. Gecenin geç vakitlerine, hatta sabahın ilk ışıklarına kadar bu yozlaşmışlık sürüyor.
Kendine “sahabeler kenti” diyen ya da politik anlamda çok farklı ideolojik noktalara konumlandıran bu kente hiç yakışmayan hareketler bunlar! Yanlış anlaşılmasın tabiî ki her bireyin yaşam tercihine, politik duruşuna saygım vardır. Fakat sizin özgürlük alanınız silah patlatmak, civardaki sitelerde oturan çocukların uykudan sıçramasına sebep olmak, yaşlı ve hasta insanları rahatsız etmek, yolda yürüyüş yapan, bisiklet süren insanları huzursuz etmekse burada bir özgür yaşamdan ya da saygıdan kanımca söz edilemez.
Kenti yöneten idarecilerimizin de elbette bunda sorumlulukları vardır! Gerekirse toplumun huzurunu bozan, taşkınlık yapan, çevreyi kirleten bu tip insanlara karşı cezai müeyideleri uygulamaktan imtina etmemelidir. Özellikle yeni stad çevresindeki kırık içki şişeleri dün itibarıyla abartısız iddia ediyorum bir tonu bulur. Ki burada asıl sıkıntı, korkarım ki geceleri çılgınca ve rastgele patlatılan mermilerden birinin zavallı bir insana, küçük bir çocuğa rast gelme ihtimalinin yüksek olmasıdır.
Bu yüzden Diyarbakır kentine ve yaşam kültürüne hayran biri olarak buradan tüm hemşehrilerime sesleniyorum; lütfen bu kente kıymayın. Kentimizi temiz tutalım, insanları rahatsız edecek hareketlerden uzak duralım. Bu kent hepimizin.
Diğer yandan bu kentin valisine, özellikle Kayapınar kaymakamlığına, emniyet güçlerine sesleniyorum. Yeni stad civarında köklü bir denetim için, çözüm için yoğunlaşılmalıdır. Aksi bir kazada bu köşede “ben önceden yazmıştım!” dedirtmeyin bana!