Yeni bir çağın başlangıcı mı?
Yeni bir çağ açılıyor. Tarihler artık kendine yeni milad olarak korona öncesi ve korona sonrası diye yeni bir başlangıç noktası belirledi. Tüm yetkili ve etkili otoriteler artık insan yaşamının eskisi gibi olamayacağını vurgulayarak “yeni normal” diye bir kavramı türettiler.
Nedir bu yeni normal, bize nasıl bir yaşamı dayatıyor? İnsanlığın milyarlarca yıllık yaşam alışkanlıklarını, kültürel birikimlerini yerle yeksan eden bu Covid-19 virüsü insanlığın doymak bilmez açlığına, hırslarına, azgınlığına aslında kibar ve erken bir uyarı olabilir mi?.
Firavun’un burnundan geçerek ölümüne sebep olan küçücük bir sineği anlatan bir hikayevar İlahi metinlerde, bilirsiniz. Bu hikayeye belki de inanası gelmiyordu birçoğunuzun. Fakat gelin görün ki, bilim insanlarının açıklamalarına göre tüm dünyadaki toplam ağırlığı ancak bir çay kaşığını doldurabilecek tuhaf ve minnacık bir varlık milyarlarca insanın kafasını, ruhunu yerlere vura vura, onları süründüre süründüre ikaz ediyor.
Kendine gel ey insan diyor. Paylaş diyor, hırslarını dizginle diyor. Zulmetme, kardeşlerini öldürme. Koskoca kainatta sen bir hiçsin. Ne ırkın uludur, ne toprakların kutsaldır. O övündüğün servetin, ziynetlerin, mülklerin benim karşımda bir hiç, kocaman bir hiç!
Tabiatı acımasızca katledersen, ağaçları yakarsan, mobilya denen bir saçmalık, otel denen bir ahmaklık için oksijen depolarını tüketirsen, işte ben de seni böyle oksijensiz bırakır, maskeli bir yaşama mahkum ederim.
Hem sadece bu mu? Değil elbette, esas büyük cezayı sizin sevgiyi duyumsamayan yüreğinize, dokunmayı bilmeyen ellerinize vereceğim: o çok sevdiğiniz, aşkından kıvrandığınız insanlara ürkerek yaklaşacaksınız. Ona her dokunmak istediğinizde korkacak sizden, içindeki kuşku sizi de yakacak.
Uğruna ömrünüzü vereceğiniz, bin canınız varsa binini de yoluna feda edeceğiniz çocuklarınıza sarılamayacak, onları öpüp koklayamayacak, gül kokulu saçlarını okşayamayacaksınız. Oyun parklarında yetim bir sessizlik, öksüz bir boşluk dolduracak her yeri ve o boşluk sessizliğe çarparak meçhul bir zamanın beklentisine girecek.
Öyle bir cezaya çarptırılmışız ki, annemizin bize cenneti müjdeleyen ellerini öpemeyecek, eteğinin bir kenarına tutunup dünyaya dil çıkaramayacak, gözlerinin balından süzülerek yüreğimize akan o ışığı yakalayamayacağız. Karanlık ve kesif bir zamanın koyu deminde yitirdiğimiz merhametin insafına sığınarak yalvaracağız.
Suçluyuz ve en ağır cezayı hak etmişiz. Tarih artık koronadan önce ve koronadan sonra diye bölünecek. Uzun yolculuklara çıkamayacak, çılgın maceralara sürüklenemeyeceğiz. Her adımımızda korku, her nefesimizde endişe, her dokunuşumuzda dehşeti yaşayacağız. Tek umudumuz inançlarından ötürü binlerce kez kafir dediğimiz, cehennemle müjdelediğimizinsanların aşı bulma çabası artık. Oysa dünya artık tek milletten oluşuyor. Koronayla boğuşan bir millet var, adı insanlık.
Çağı değiştiren, ekonomileri alt üst eden, o yıkılmaz sandığınız güçlü iktidarlarınızı titreten bu virüsün tüm dünyadaki ağırlığı sadece küçücük bir çay kaşığı kadarmış! Bilin istedim. Vallahi komik.
Abdurrahim Kılıç