Vurduğu keklikle yüzleşmek!
Yavuz ÖNEN ağabeyin taze çıkan “Hayatı Sevdim” anı-anlatı ve bir anlamıyla otobiyografik kitabını okuyorum bir kaç gündür. Şaşırdım! Dehşet bir hafıza birikimi ve tazeliği. 82 yaşında bir insan belleği muhteşem. Eğer günce tutmuyorsa, zaman zaman ilerde işe yarar diye notlar alıp biriktirmiyorsa, nasıl bu denli ayrıntılara girerek hatırda tutar ve yazıya döker sahiden şaşılası...
Yavuz Önen’in Midyat’taki eski yaşamı kendi çocukluğu üzerinden anlattığı lezzetli yazısını hafızam beni yanıltmıyorsa cumhuriyet gazetesinin hafta sonu pazar ekinde okuyuşumun üzerinden sanırım yirmi yıl kadar geçmiş olmalı.
Midyat’ta kaybolan eşeğin akşam saatlerinde belediye hoparlöründen bir Süryani papazın dilinden anonsu vardı o yazıda; diyordu ki; “Kaybolan siyah eşeği bulup da ‘işte burada’ diyenin tanrı anasını babasını kutsasın.” Ne naif ne kudretli bir armağandı o dilek. Dünyalık, para vaadi filan değil, kutsama...
Hiç unutmam, yazıyı okuduğum o gün arayıp demiştim ki kendisine; “abi bu anlatı çok kıymetli, lütfen bu ve benzer anıları yaşanmışlıkları işleyip bir anı kitabı yapın. Yapın da okuyalım...”
“Bakalım, düşünüyorum” demişti hatırımda kaldığı kadarıyla! Unutmuştum o yazıyı da konuşmamızı da! Geçtiğimiz yıl Ankara seyahatimde Dipnot yayınlarının sahibi dostum Emir Ali’yi ziyaretimde çalışma ofisinde sohbet ederken kitabın hazırlık aşamasında olduğunu öğrenmiş, keyiflenmiştim.
İşte o kitap “Hayatı Sevdim”* ismiyle çıktı. Ve elime geçer geçmez elimde okuduğum kitabı sonra devam etmek üzere ayracını yerleştirip yarıda bırakarak hayatı sevdim’in sayfaları arasında kayboldum. Adeta zaman tünelinde gezinmeye başladım 1940’lı yıllardan bugüne Yavuz Önen’in edebi diliyle bir bölümüne kuşağımın da tanık olduğu tarihle yoğruluşun anlatısıyla Hayatı Sevdim’le...
Kitap, bir anlamıyla yakın dönem tarihsel anlatı kitabı aynı zamanda. İçinden parçalar seçilerek film senaryosu olabilecek hayli ayrıntı var.
Mesela televizyonlarda gösterilen “Hatırla Sevgili” ya da “Bu kalp seni unutur mu” gibi diziler tadında özgün anlatı malzemeleri ben buradayım diyor. Hem zaten Yavuz Önen de bu işlerin hiç yabancısı değil. Yılmaz Güney’le mahpushane arkadaşlığı yaparken tam yedi ay boyunca Midyat’ını çocukluk anılarını teferruatıyla usta sinemacıya anlatmış. Senaryoda mutabık da kalmışlar. Mahpusluk sonrası serencamlar nedeniyle niyet olarak kalmış. Olmamış.
Hikayenin asli kahramanı Yavuz Önen iki eksen üzerine oturtmuş kitabın çatısını. Ama bu iki eksen birbirinden kopuk ve mesafeli değil! Aksine geçirgen ve birbirinden beslenen birbirini tamamlayan muhtevada.
Bir yanda büyük, güçlü, yönetme-hükmetme kudreti olan ve aynı zamanda eğitime dayanışmaya ailenin birlikteliğine önem atfeden çok etnisiteli bir yapı içinde yaşam sürdüren yaşadıkları ilçede iki dönem belediye başkanlığı yapmış bir babanın başında olduğu bir aile var. Midyat’ta başlayıp Nusaybin üzerinden Mardin, Diyarbakır, İstanbul, Ankara eksenli ama hep güçlü aile bağının kopmasına asla izin vermeyen hatta ısrar eden bir sıkı bağlı güçlü ailesel yapı.
Öte yanda Haydarpaşa lisesinde başlayan öğrencilik sonra üniversite ve sonra hayatın önüne düşürdüğü son elli yılın toplumsal yaşamından Yavuz Önen ve çevresine değen dokunan sosyal, siyasal izdüşümler. Meslek örgütçülüğü, sivil toplumculuk, siyaset ve bu eksen üzerinden mahpusluk ve hemen sonrasında Cumhurbaşkanı ziyaretine televizyon programlarına konuk olmaya varıncaya kadar çok renkli enstantaneler...
O kadar çok adı, sanı, namı, şanı, şöhreti bilindik sima ile teşrik-i mesai var ki? Buna da şaşarsınız.
Salt Anı-Anlatı kitaplarını okumayı sevenler değil, yaşadığı coğrafyanın sosyal-siyasal yakın dönem tarihini birinci el tanıklık üzerinden okumak isteyenler için de kimi ilkleri ilk kez satır aralarında okumak üzre çok değerli bir kitap olmuş Hayatı Sevdim.
Muhammed’e, İsa’ya, Musa’ya ve Melekê Tawûs’a inananlar; Kur’an, İncil, Tevrat ve Mıshafê Reş’i kendine akide edinenler. Okulda, Sokakta, Çarşıda, Pazarda ve dahi Evlerinde; Kürtçe, Türkçe, Arapça, Süryanice konuşanlar kitap boyunca seye-û sefer halinde ve kitabı okurken sayfalar arasından size el edecek. Kendi dilleri, kelamları, ibadetleri ve inançlarıyla!
Ve kitabın bir yerinden bir yavuz çocuk çıkacak el edecek okuyanlara. Mezopotamya ovasının kavurucu yaz sıcağında bir yazlık sinemada bir aşk filmi izleyecek, Leyla ve Mecnun. Sonra ömrü billah insana dair aşkının özgürlüğünün peşine düşecek. Bir gün ava götürecekler kendisini bir keklik vuracak. Sonra ömrü boyunca o vurduğu kekliğin acısını-sızısını ruhunda bedeninde hissedecek. O hâl û ahval ile insanın özgürlüğü önündeki engellerin bertaraf edilmesini kendine dert edinecek o yavuz çocuk...
Çok uzattım, farkındayım, affola. Bu yazı çok uzar, size fısıldayayım. İyisi mi, burada keseyim. Alın kitabı okuyun, çok seversiniz...
*Önen, Yavuz. Hayatı Sevdim. Dipnot yayınları, Ekim 2020 Ankara
10 Ekim 2020 Diyarbekir
Şeyhmus Diken
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.