Üçüncü Bakanlığı “Kaybetmek”
1 Kasım’da yeniden seçim yapılacağı “geçici” hükümet cephesinden netlik kazandıktan sonra CHP, HDP ve MHP’ye kaçar bakanlık verileceği dile getirilmişti. MHP ve CHP’nin hükümete bakanlık vermeyeceği de anında dile getirilmişti. HDP’de aynı kararlılıkla hükümette yer alacağını açıklamıştı. Hatta bizzat EşBaşkanların açıklamalarıyla da teyit edilmişti.
Ne olduysa oldu ve Levent Tüzel ki kendisi “İttifaklar” kontenjanından EMEP üzerinden iki dönemdir vekil olan bir şahsiyet. EşBaşkan Demirtaş Viyana’da üç bakanlıkla kabinede yer alınacağını açıkladığı saatlerde adeta partiyi ve eşbaşkanı boşa çıkarırcasına basın açıklaması yaparak bakanlığı kabul etmediğini açıklıyordu Tüzel.
Anlaşılan Tüzel’in sol değerlerine “aykırı” gelmişti, AKP’nin seçim kabinesinde yer almak. Bu elbette anlaşılır bir tercih ve tavır alıştır. Ama bunun öncesine dair bir istisnası olmalı. Neden seçilmiş vekillerin de katıldığı karar toplantısında böyle bir görevlendirmede yer alınmayacağı öncesinden dile getirilmez. En hafifinden akla ilk gelen soru bu olmalı.
Bir diğeri hadi böyle bir dile getirme atlandı diyelim. Partinin boşa çıkarılacağı ve zor durumda kalacağıda mı hiç düşünülmedi!
Halkların Demokratik Partisi sahiden gereğinden fazla “Demokrat” bir parti kanımca.
Öyle olmasa, Levent Tüzel’in bu şık olmayan kararından sonra İdris Baluken “arkadaşımız demokratik hakkını kullanmıştır, bakanlık görevini ret ederek” der miydi?
İşin doğrusu Facebook, Twitter gibi sanal paylaşım kanallarını, basını ve sokağa yansıyan tartışmaları izlediğimde Levent Tüzel’e hayli üst perdeden “tepki”lerin olduğunu görüyorum. Görüyor ve biraz da üzülüyorum. Çünkü Levent Tüzel, kendisini ve savunduğu değerleri de hak etmediği halde “tartışmaya açmaya” sebep olmuştur davranışıyla.
O denli ileri derecede bir tartışma gündemde ki; “Olacağı buydu. Bu solcularla ittifak yapar ve onları meclise taşırsanız onlarda size işte bunu yapar” demeye getiren bir düzey…
Levent Tüzel’in beklenmeyen kararı sonrasında oluşan tartışma zemininin okumalarından şu noktaya gelmek gerektiği kanısındayım. Hemen 7 Haziran seçimleri sonrasında yeni seçilen vekillerden kimilerinin o hızla kamuoyunda yarattıkları sıkıntılı tartışma ortamı henüz unutulmadı. Nitekim HDP Parti Meclisinde açıklamaları sıkıntı yaratan vekillerin en üst düzeyde “hizaya çekildiği” de kamuoyuna yansıyanlardan.
Bu noktayı nazardan hareketle, belki erken uyarı olacak ama! 1 Kasım’a bugünden başlayarak iki ay kaldığı ve dahi aday listelerini hazırlamaya da çok daha az zaman kaldığı dikkate alınırsa! HDP’li Vekil adayları “Listelenirken” ince eleyip sık dokumanın vaktidir. 1 Kasım ve sonrası çok daha hassas bir sürece işaret ediyor. Bu süreçte orada, o meclis çatısı altında ağzından çıkacak her cümlenin bir şekilde partiyi, bileşenleri, oy veren milyonları sıkıntıya sokacak ya da rahatlatacak sözler ve davranışlar olabileceğini bilecek, kavrayacak bir “olgunluğa” işaret edecek vekil adaylarından oluşmasını istemek, dilemek ve ona göre davranmak vaktidir. Hazır Parti Meclisinin elinde 7 Haziran Seçimleri öncesinde oluşmuş 1500 kişilik bir aday adayı Listesi ve o listedekiler için iller düzeyinde “eğilim yoklamaları sonuçları” da varken…
Karşı cephenin birçok açıdan “Açık kollamak” üzerine politikasını bina ettiğini unutmamak gerektiği düşüncesindeyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.