Şiddet neden kadınları hedef alıyor
Kadınlara dönük şiddet hız kesmeden devam ediyor. Neredeyse hemen her gün bir kadın cinayetiyle dehşete düşürmekteyiz. Bu şiddet dalgasından genelde tüm toplum nasibini alsa da; hedef çoğunlukla kadınlar olmaktadır. Erkekler neden en ufak bir anlaşmazlıkta veya kendisine ters geldiğinde, hemen şiddete başvuruyor? Adeta bir reflekse dönüşen şiddet kaynağını nereden almakta ve beslenmektedir?
Bu konuda birçok neden sıralanabilir. Çocukluktan hatta anne karnından itibaren başlayan ve yetiştirilme tarzıyla devam eden, aile içi sorunlardan; ekonomik ve sosyal yaşam koşullarına kadar sıralanabilecek nedenlerle beslenen şiddetin temelinde cinsiyet eşitsizliğini, eril zihniyeti ve bunun yarattığı zihniyeti görmek gerekir.
Kadına verilen değer, toplumdaki yeri, toplumun en küçük hücresine kadar sinmiş olan algı daima erkeğin haklı görülmesine yol açmıştır. Her türlü hakkı kendinde gören eril zihniyet, kendine göre olmadığında ilk işi hemen şiddete başvurmakta bir sakınca görmemiştir. Çünkü çevre bu şiddete seyirci kalmış hatta desteklemiştir.
Bir çocuk şiddetle ilk önce aile içinde tanışmaktadır. Aile kız ve erkek çocuklarının yetiştirirken; erkek çocuğunun yaptığı yaramazlıklara hoşgörüyle yaklaşırken, kız çocuğuna aynı toleransı göstermemesi, kız çocuklarının değersizleştirilmesine, daha sonraki yaşamlarında da erkeğin malı olarak görmesine, onun üzerinde her türlü hakkı kendinde görmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla eşit koşullarda, eşit haklara sahip olarak yetiştirilmeyen kadın üzerinde şiddet eğiliminin zemini yaratılmaktadır.
Sonuçta birçok bilimsel çalışma yürüten insanlarında belirttiği gibi; şiddet irsi olmadığı, sonradan öğrenilen bir davranış olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bir çocuk önce aile içinde babanın ağabeylerinin davranışlarını, yaptıkların gözleyerek, yaşayarak ve sonra da şartlanarak öğrenmektedir. Bu şiddet kültürü; o çocuğun içinde potansiyel olarak ilerideki yaşamında, uygun ortam bulduğunda ortaya çıkacağı günü beklemektedir. Aile içinde başlayan şiddet toplumsal şiddet boyutunu da beslemektedir. Özellikle kadına yönelik şiddet, toplumsal şiddetten beslenerek güç almaktadır.
Şiddetin önlenmesinde en büyük görev ailelere ve ilgili kurumlara düşmektedir. Bu konuda gerekenler yapıldığında o zaman şiddet toplum üzerindeki etkisini azaltır ve önlenebilir.
Şiddete kaynaklık eden cinsiyet eşitsizliğini gidermek gerekiyor. Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmaları ve kadınların kendi aralarında dayanışması, şiddetin cezalandırılması, suçlarını hafifletici bahanelerin arkasına sığınılmasının dikkate alınmaması, şiddetin önlenmesinde önemli bir faktördür.
Sadece yaşadığımız coğrafyanın değil bütün dünyanın sorunu olan ve pek çok boyutu olan aynı zamanda bir halk sağlığı sorunu olarak şiddetin gündemden düşmesi için daha fazla duyarlık ve çaba gerektirmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.