NEŞELİ YAŞAMDAN KOPMAYI GETİREN UYGARLIK!
Bu denli şaşaalı bir uygarlık neden oluşturuldu? Böylesine gösterişli, şekli ve biçimi ön plana çıkaran bir uygarlığa neden ihtiyaç duyuldu? Bununla gizlenen neydi, neyin üstü örtüldü?
Oyunun Derin ve Gizli Hali
Dikkat edersek, oynanan bu oyunda; uygarlığın, ismi ve yaşamında görülmesi istenmeyen yönleri var. Bu, tüm aşamaların ve ortaya çıkan oluşumların gizlilik anlayışı ve temelidir. Üstü örtülen ve bu denli maskelenen neydi ki biçim ve gösterişi yüksek olan bir uygarlık oluşumuna ve doğuşuna imza atıldı? İşte böyle bir gerçek var ve bu gerçek bizzat insanın kendisi ile ilgilidir.
Hata Nerede Yapıldı?
Neden, kötülük üreten uygarlığa yüz vererek, kendimizi bu uygarlığa teslim ettik, canlı dünya ve neşeli yaşamdan koptuk? Neden, yapay olanın kölesi olarak capcanlı hayattan uzaklaştık? Bu güzelim gerçek dünya ve dünya canlılarını bırakıp, sahte olan yaşamlara taptık? Neden, psikolojik bir zihin oluşturup bunun radyasyonik ürünleri içinde kaldık ve kaybolduk? Bunları görebiliyor muyuz ve bunun oluşturulma nedenini biliyor muyuz? Nelerden koptuğumuzun ve dünya gibi canlı bir hayattan nasıl uzaklaştırıldığımızın farkında mıyız?
Ait Olmadığımız Tek Gerçek
Biz bu uygarlığa, bu uygarlığın oluşturmuş olduğu yaşama, inanca
ve kültüre ait değiliz. Bizler herhangi bir şeye ait olmak durumunda da değiliz. İnsan kendine ait olmayıp, öz değerlerini yitirdiğinde yani kendisi olmadığında başka şeylere aidiyet hissiyatı duyar. Kendisi olan, kendi bütünlüğünden kopmamış, neşeli ve huzurlu bir zihne sahip ve bütün doğayla aynı denge bütünlüğünde olan insanın böyle bir aidiyet hissi olur mu? Böyle olmayınca, doğan bu boşluğu bir takım aidiyetler oluşturarak kapatmaya çalıştı insan. Uygarlık bunun en genel ve herkesin zihnine ve içine işlenmiş gerçeğidir. Çok iyi tanımak gerekir bu uygarlığı. Herhangi bir ideolojik, inançsal perspektiften değil, olanı olduğu gibi görerek tanımak gerekir. Uygarlığın kendisi suç ve suçlu üretme fabrikasıdır. Hep suç üreterek ve herkesi suçlu kılarak bizleri kendimizden uzaklaştırır. Sağ sol, inançlı inançsız, kültürlü kültürsüz, okumuş okumamış ayrımı olmaksızın herkes bu fabrikanın içinde yer almakta ve yaşama buradan katılmaktadır. Görünmesi gereken en temel noktada burasıdır.
Her canlı kendine aittir, kendinde bütündür. Bu kapsam ve derinliktedir. Bu akışta ve her canlıyla da temastadır. Canlı olma akışı budur.
İşte bundan koptuk, çarpık olan ve bizleri her şeye yabancılaştıran uygarlık fabrikasına dahil olduk.
İçsel Olarak
İçsel olarak bozulan insan biçime ve şekle önem vererek bu bozulmayı uygarlık ucubesi ile kapatmaya çalıştı. Gizlenmek için uygarlık örtüsünü ve biçimini yarattı. Bu durumu insanın içine ekti, bireyin bozulma hali olan bireyciliği yarattı ve bunu grupsal, toplumsal düzeyde aynı ruh hali ve düşünce haline getirdi. Yarattığı sistemle de görünür kılmaya çalıştı.
Sorgulayıcı Çözüm
Önce bu gerçeği görmeli ve sorgulamalıyız. Nasıl bir yaşam ve nasıl bir uygarlık içinde olduğumuzu görmeden, bu hileli ve çatışmacı oyunun dışına çıkamayız. Zihnimizin içine yerleşen ve orada kendini kurumlaştırıp sistem haline getiren uygarlık gerçeği anlaşılmadan, onu terk etmek de mümkün değildir. Bu zihin yapısı nerede olursa olsun yaşamı bozan, ilişkileri dumura uğratan ve hayatı çatışmalı hale getiren bir uygarlık zihnidir. İnsanın insan olmaktan çıktığı yer de burasıdır. Uygarlık tam da buraya yerleşmiştir. Çözüm ise bu zihinsel yapının terkidir. Bu yapıldığında, yapay olan tüm oluşumlar son bulacaktır. Ve hayat, en canlı haliyle yeniden doğacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.