MADIMAKTA YANANLAR, ROBOSKİ’DE PARÇALANANLAR: ORTAK ACI ORTAK KADER
Pir Sultan Abdal, Osmanlı döneminde baskı, sömürü ve katliamlara karşı çıkıyor. Bu yüzden idam ediliyor. Bir şair ve halk önderi olan Pir Sultanın idamının üzerinden 400 yıl geçmesine rağmen deyişleri, şiirleri halk tarafından unutulmadı, unutturulmadı. Yasaklanmasına rağmen; kuşaktan kuşağa aktarıla aktarıla bu günlere kadar halk tarafından yaşatılan Pir Sultan’ın ezgileri, şiirleri günümüzde de anlamından, öneminden bir şey kaybetmeden; ezilenlere, özgürlük yanlısı kesimlere ilham olmuştur. Gerçek anlamda bir halk önderi olmuştur.
1988 yılında kurulan Pir Sultan Abdal Derneği tarafından anma etkinlikleri düzenlenmeye başlanır.
Bu etkinlikten rahatsız olan karanlık güçlerle bağlantılı gerici güçler, çevre illerden de getirdikleri ırkçı şeriatçı güçler; burada halkı tahrik edecek bildiriler dağıtılır, provokasyonun zemini hazırlanır. Camideki insanlar da galeyana getirtilerek, göstericilerin üzerine salınır. Ankara’dan gelen “korkmayın her türlü önlem alınmıştır” denilerek, etkinlik düzenlemek isteyen yazar, aydın ve sanatçılara güya güvence verilir. Hazırlanan plan işlemeye devam eder. Saatlerce süren hazırlıklar yapılır. Binlerce kişi otelin etrafını sarar, bidonlarla benzin taşınır; tekbirler getirilerek ölüm istenir. Otel ateşe verilir. Yani ortada bilinmeyen bir şey yok. Her şey ayan beyan gelişiyor. Sonuç önceden planlandığı gibi olur. Ne askeri güçler nede polis müdahale etmeden sadece seyreder…
Önlemlerin nasıl alındığı otel yanmaya başladıktan sonra daha da iyi anlaşılır. İnsanlar yanarken ortalığa yansıyan yanık insan eti kokuları canileri coşturur. İstedikleri budur. İnsanların yanarak katledilmelerini isterik çığlıklarla kutlarlar. İnsanlar yanarken can havliyle bağırırken onlar dışarı da zaferlerini kutlarlar. Herkes televizyonlardan canlı canlı seyrederler. Kimi bir şey yapamamanın çaresizliğiyle kahrolarak, kimileride zafer kazanmış olmanın gururuyla.
Bütün dünya kanı çekilerek seyreder. Bunlar yabancı olmadığımız görüntülerdir. Maraş’ta kadınları çocukları vahşice doğrayanlar nasıl çığlık atmışlarsa aynısı Madımak önünde tekrar edilir. Rojava’da çocuğun boynunu nasıl tekbir getirerek kesmeyi zevkle kameraya alıp seyrediyorlarsa aynısı yaşanmıştır.
Madımak’ta 35 yanan insan 51 yaralı kurtulan insan. Ama orada yanan insanlık oldu. Bu yara İktidara ve devletin hesabına yazıldı. Katliam çetelesine bir çentik daha atılır.
Kürt ilinin dağ başındaki sınır köyünde geçimini sağlamak için kaçağa çıkanların üzerine savaş uçakları ölüm kusar. Rojava’nın yüreği parçalanır. İnsanların parçaları toprağa karışır. Yine yürekler yanar, gözyaşları içe akıtılır.
Bedenleri toprağa karışanlarla, bedenleri küle dönenlerin acıları ortaklaşır. Zulmün geldiği adres aynıdır.
O zaman zulme karşı niçin dayanışma sağlanamıyor. Sadece mezhep farklılığı mı buna engel oluyor?
Ama zulüm herkesi biçiyor. Kimseye yaşam hakkı tanımıyor. Tarihsel kaderler de birbirine çok benzemektedir. Her iki kesimin uğradığı katliamların sayısı o kadar çok ki, sıralamaya sayfalar yetmiyor.
Eskiden bir Kürt nasıl ben ‘Kürdüm’ diyemiyorsa alevi de ben aleviyim diyemiyordu. Tarih boyunca her iki kesimde sayısız katliamlara uğramasına rağmen ortak akılda neden buluşulamadığı üzerine düşünülmesi her iki kesimin geleceği açısından hayati değil mi?
Yakılmaları sadece seyredildi. Bu vahşeti durdurmak için elinde yetkisi olanlar bir şey yapmadı. Bu vahşeti onaylamayanlar da çaresiz kaldı. Acılarını yüreklerine gömdüler.
2 Temmuz 1993 yer Sivas Madımak… Bedenler yandı.
28 Aralık 2011 yer Şırnak Roboski… Bedenler parçalandı.
Çözüm Pir Sultanın deyişiyle “gelin canlar bir olalım”da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.