Neçirvan BOZKAPLAN

Neçirvan BOZKAPLAN

KÜRT DAĞI

KÜRT DAĞI

Evet, şu sarı yuvarlağın altında iyilik de kötülükte gün gelir zamana yenilir. Yalnız kişi ölünce anıları azıcık sihirli olur, her bir yaptığına gizem katılır. İşte bu anılar ki derin anlamlar kazanır, zamana meydan okur. O gün yazmaya değecek bir şeyler bulmayınca mezarlığın yolunu tuttum.

Ağustosun kavurucu sıcağında bir beden uzamış kuru otların içinde mezar taşlarını okumak bana keyif vermese de. Cano’nun mezarına vardım. Doğum ile ölüm arasında yirmi yıllık taze bir zaman yazılıydı. Ölümün yok ediciliği, yıkıcılığı karşısında nefessiz kaldım. Kürt Dağı’ndan esen sıcak yelle iyice kendimden geçtim. İçimde bir ses mezarın başında kalmamı istedi. Bir hikâye yazmak zorundaydım. Bende yazı bekleyen herhangi bir dergi gazete olmasa da kendimi yazmaya mecbur hissederim. Geçimlik olmasa da benim asıl işim bu, çünkü tek özgürlük alanım burası.

Şeker dağıtacağımı düşünen çocuklar etrafımda toplandı. Defolsunlar diye onlarla göz göze gelmekten sakındım. Onları umursamadan düşünmeye başladım. Uzun bir dua okuduğumu zanneden çocuklar sabırla beklediler. Mezarın sağında açılmış delikten hışırtı duyar gibi oldum. Delikten bin yıl su içmemiş gibi duran pembe dilli kertenkele çıktı. Yazma sancısı tuttu beni. Yazma sancısı nasıl bir şeydir diye merak edenler onu doğuma benzetebilirler. Yazmaya değer bir şeyleri bulmak için avımı bekledim. Eli boş döneceğime Cano’nun biyografisini yazmaya karar verdim.

Cano on sekizinde Musa ile tanıştı. Musa ile Suriye iç savaşına merak saldı. Cano gerçekte çorak bilgiydi ama devrimci olma hayali vardı, Musa’nın her bir dediğine katıksız inanır, tek bilgi kaynağı Musa idi. Dinler tarihinden isyanlar tarihine kadar süregelen katıksız inanma geleneği onda da yer edinmişti. İnanma ve savaşma aşkı onu harekete geçirdi. Otokton silahlı bir gruba dâhil oldu. Sıcak cephede üç yıl savaştı. Dirençli, itaatkâr oluşu arkadaşları tarafından sevildi. Orta düzeyde kalın bir ansiklopediyi dolduracak kadar acıya şahit oldu. Musa’yla aynı cephede sırt sırta uzun yıllar savaştı. Bir gün Musa ağır yaralandı, düşmanın eline düştü. Düşman, esir kanunlarını uygulamadı. Güneş bir kalaşnikov boyu yükseldiğinde Musa’yı mevziinin tepesine sürüklediler.

Cano ve arkadaşlarının göreceği noktada Musa’nın kafasını kestiler, kesik kafayı Cano’nun bulunduğu mevziiye doğru fırlattılar. Musa’nın kesik başını gören Cano aklını yitirdi. Savaşamaz duruma gelince onu geri hizmete aldılar. MasseyFerguson kepçe ağızlı traktörün başına geçti. Yoldaşlarına mevzi, düşmanlarına da mezar kazdı. Mücadeleye yarı delirmiş bir isyancı olarak devam etti. Mazot almak için gittiği köyde ihbar sonucu yakalandı. Kısa bir dönem hapis yattı. Altı ay sonra firar etti. Üniformasız silahsız sivil hayatın içine karıştı. Kuş uçmaz dağ yollarında bir başına dolaştı. Küreğin, ineğin, taşranın, çarşının, bakırcının sesine bir daha alışamadı. Sivil hayatı sigaraya, yavaşça öldüren bir yaşama benzetti. O yalnızca silaha, zafere ve yenilgiye âşıktı. Hayat, felsefenin zaman alıcı sorularına benzemez, bazı insanların yakasını sıkıca tutar, onları sürekli geriye sarar. Başta git der gibi yapar ama onu daima ilk başlama çizgisine çeker. Yerleşik hayatın sonu gelmez uğraşından, telaşından sıkıldı, dolunaysız gecede bir başına kendini ararken kayadan düştü ve öldü.

Cano savaş anılarını zorla, kesik kesik anlatırdı. “ Kulağım öğütlere alışkın değil beni dinleyin,” derdi. Hikâyesine başlarken yüzüne hüzün tohumlarını eker, olaylar ilerledikçe belirsizce gülümserdi. Bu zorba, aşağılık çağı anlatmakta zorlanırdı. Devam ederdi. “Yüzlerce ölü ektim toprağa. Onlarca yaralıyı toprakla buluşturdum, onları en derinlere gömdüm. Bazen de kurda kuşa yem olsunlar bir işe yarasınlar diye onları toprağın soğuk yüzeyine serdim. Toprağa soğan eker gibi her yere ölü ektim. Rütbeme verilen hurdalık kepçeyle o kadar ölü gömdüm ki şimdi nereye ayak bassam bir ölüye basmış gibi oluyorum. Bana hiç toprak kalmamış gibi düşünürüm. Toprağa gömdüğüm ölülere basmamak için bir yerlere varışım uzun sürer. ” Cano’nun kısa biyografisiyle mezar taşına hafifçe dokundum, toprağını tembih ettim. Günbatımına doğru yol aldım. Çocuklar birazdan hayır işlerim diye bir müddet beklemeye devam ettiler. Bende bu derme çatma kısa öykümle yola koyuldum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Neçirvan BOZKAPLAN Arşivi
SON YAZILAR