Söylediği müzikle neredeyse herkesin gönlünde bir şekilde taht kurdu. Müziğini duygulanarak, öfkelenerek; kimisi sesini yükselterek, kimisi kısık sesle; kimisi açıktan açığa kimisi de kimseler görmeden gizlice dinlenen sanatçıydı. Çünkü şarkılarının sözleri, yanık ve tok sesiyle dinleyenleri hemen kendi duygusal ortamına çekerek, yüreklere dokunan bir sanatçıydı. Sevgisi, aşkı, kavgası, hasreti de büyük oldu. Türkülerini dinleyenlerde unutamayacakları bir etki bıraktı.

28 Ekim 1957’de Malatya’da dünyaya gelen Ahmet Kaya’ya babasının hediye ettiği bağlamayla müzik hayatı başlar. Küçük yaştayken ailesinin İstanbul’a göç etmesiyle yaşamını burada devam ettirir. İşportacılık yapar. Ruhi Su ile tanışması hayatında bir dönüm noktasına yol açar. Müzik dünyasına adım atar. Genç yaşta yaptığı müzikle dinleyenleri etkiler. 80’li yıllar her kesimden insanların dinlediği bir sanatçı olur.

10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği; ‘Yılın En İyi Sanatçısı’ ödülü verilmesine karar verir. Ödül töreninde yaptığı konuşmada; İnsan Hakları Derneğine, Cumartesi Annelerine, tüm basın emekçilerine ve tüm Türkiye haklarına teşekkür ediyorum.’diye konuşur. Bu konuşmanın ardından bir açıklama daha yapar. Önümüzdeki dönemde Kürtçe bir şarkı söyleyeceğini ve bu şarkıya bir klip çekeceğini söylemesi üzerine; davetlilerin bir kısmının tepki ve hakaretlerine maruz kalır. Linç girişimine maruz kalan Ahmet Kaya yurt dışına gitmek zorunda kalır. Şarkılarını Avrupa’da da söylemeye devam eder. Ancak Ahmet Kaya’daki memleket hasreti; yurt dışına çıkmak zorunda kalan aydınlar, sanatçılar gibi ortak hasrettir. Hasret onda da Nazım Hikmet, Yılmaz Güney gibi yakıcıdır. Bu hasretini; “Geceleri üşüyorum. Sorun kalorifer sorunu değil. Sorun yorgansızlık sorunu da değil. Ben vatansızlıktan üşüyorum.” sözleriyle dile getirir.

Kavgayla, acıyla, hasretle, sevdayla, yoksullukla yoğrulan toprakların sanatçısı olarak; memleketinden ve insanlarından uzak kalmasına kalbi daha fazla dayanamaz.

16 Kasım 2000 yılında, 43 yaşında “Hoşça Kalın Gözüm” isimli albümünü yaparken Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde kalp krizi sonucu yaşamını yitirir.

O vatana, vatan ona hasret kalır.

Sevenlerinin gönlüne gömülür.

Sesi aramızda kalır.