Hezilin Çığlığı Mamak’ta Yoldaşının Yüreğine Düştü
Mamak askeri cezaevi, Hüseyin Gazi Dağı eteklerinde yer alır. Hüseyin Gazi Ankara’nın kutsal sayılan yerlerinden biridir. Ankara’nın hemen her yerinden rahatlıkla görülebilecek, şehre hâkim bir konumu vardır. Ankara’ya adeta tepeden bakmaktadır. Adına adaklar adanır. Çıkılması zor, yalçın kayalıkları olan, bir dağ değildir. Fakat görkemlidir. Uzun yıllardan beri hüzünlüdür. Deniz Gezmişler den, Necdetlere, Erdallara kadar birçok devrimcinin, gece sabaha ulaşmadan, daha gecenin karanlığı yarılmadan, sessizce yaklaşan cellâtları tarafından uyandırılıp; hücrelerinden alınarak, darağaçlarına götürülmelerine tanıklık etmiştir.
Eteklerinde kurulan zindanlar da, devrimcilerin çığlıklarına, acılarına, idama götürülmelerine çaresiz kaldığından, boynu büküktür. Bu yüzden başından bulutlar eksik olmaz. Adeta bulutların arkasına saklanarak, bu utancını kimseye göstermek istemez.
12 Eylülün bütün kasırgası, kıyamı, zulmü Mamak’ta özel ekipler tarafından uygulanır. Tutsaklara kobay muamelesi yapılır. Şehre öyle bir korku dalgası yayılır ki; kendi halinde, günlük yaşam içerisinde yaşayıp giden insanlara bile, adı geçince korku dolu bir ürperti geçirtir. Bu yüzden Ankara’da yaşayanların çoğu Hüseyin Gazi dağına bakıp acaba cezaevi dağın neresinde yer alıyor? Sorusunu kendine soramaz hale gelmiştir. Korku ruhlara hakim olmuştur. Bu yüzden insanlar dikkatlice bakmaya çekinirler. Sanki bakarken; birinin kendisini tutuklattıracağı endişesine kapılan insan sayısı az değildir. Korku dolu yıllardır o zamanlar. Akrabaların birbirini gördüğünde yolunu değiştirdiği, komşuluk ilişkilerinin bile gerilediği yıllardır. Dışarıda bir muhalif olarak, muhalif yakını olarak yaşamak, zorun da ötesidir. Mamak zindanın namı kulaktan kulağa yayılmıştır. Ünü çoktan sınırlarını aşmıştır. Böylesi bir ünlenmeden dolayı Hüseyin Gazi Dağı hüzünlüdür, cezaevi ise kasvetlidir. Ama her şeye rağmen yaşam akıyor. İşinde gücünde olan insanlar günlük yaşamlarına devam ediyor.
Mayıs ayı Ankara’da yaşanacak en güzel aylarından biridir. Doğa tüm renk ve verimliliğini sunmada cömerttir. Mamak cezaevinin bulunduğu yerin rakımı yüksek, esinti olduğunda Dağın eteklerini yalayarak geçer, bundan cezaevi de nasibini alırdı. Gelen hava dışarının kokusunu da içeri taşırdı. Bize dışarıdaki yaşamı tekrardan hatırlatırdı. Vahşete, çözümsüzlüğe, çaresizliğe bir yaşam umudu olarak karışan bu esintiler, bize direnme, yaşama umudu aşılardı.
Yatanlar iyi bilir, şairin deyimiyle dışarıda bahar gürül gürül akarken mahpus yatmak zor. Hele bir de böyle kıstırılmışken. Öyle günler oluyordu ki, saat değil dakikalar bile geçmek bilmezdi. Teslim alınmıştık. Teslimiyet altında yaşamak çok kötü, hani derler ya ölümden beterdir. Kendini bıraksan insanlığına, kişiliğine ve devrimciliğine ait hiç bir şey kalmaz. Her şeyi silip süpürür… Binlerce devrimci, demokrat o örs-çekiç cenderesinden geçti. Çok insan Mamak’ta ölmedi ama binlercesini yaralı bıraktı. Ruhlarda derin izler bıraktı. Kendini tedavi edenler yoluna devam edebildi. Ancak tedavi olmayan ve tedaviye cevap veremeyenler yolunu değiştirdi. Kendine daha küçük yollar aradı. O cendereden geçen birçok insan şimdi o günleri hatırlamak bile istemiyordur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.