HAYIR demek yurttaşlık görevi
İnsanların kafası hala karışık, hala kararsız olanlar var referandum konusunda. Diyarbakır’da ezici çoğunluk ‘HAYIR’ konusunda kararını vermiş olmasına rağmen bir kesimde ‘evet’ten yana kararsızlık söz konusu. Net evetçilerin dışındaki bu kesimle kısa sohbet durumu HAYIR’a yönlendiriyor.
Bu nedenle HAYIR konusunda kararlı olanların kararsızlar konusunda kalan kısa zamanı çok iyi değerlendirmesi gerekiyor ki, yüksek bir HAYIR oranı kibirleri yerle bir etsin. Dün sabah, en az 10 kişi ile yaptığım sohbette böyle bir durum tespiti yaptım.
‘Kararsızım, sandığa gitmeyeceğim’ diyenlere, geleceğimiz için mutlaka yurttaşlık görevimizi yerine getirmemiz gerektiğini, sonradan pişmanlığın bir faydasının olmayacağını anlattım. 2019 yılına kadar yönetme süreleri olmasına rağmen referanduma neden gerek duyulduğunun altını çizip, kişisel hırs ve ihtiraslarından kaynaklı hukuksuz yönetim biçimlerinin devamı ve kendilerini garantiye almak adına böyle bir finale gerek duyduklarını anlatınca sandığa gitmek istemeyen kararsızların fikrindeki değişikliğe tanık oldum.
Ekonomik sıkıntı, işsizliğin zirve yaptığı bir ülkede 15 yıldır bizi yönetenlerin şikâyet haklarının olmadığını, buna rağmen onların böyle bir yola başvurduklarını, sanki onlar değil de ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi bir algı operasyonu ile halkı son kez kandırma derdinde olanlara neden EVET diyelim?
Yakarak, yıkarak, öldürerek, üstüne bir de tarih hafızamızı silen bir zihniyete elbette ki EVET deme şansımız yok. 1 Kasım’da da aynı tarzla vatandaşı algı operasyonu ile ‘huzur, barış olacak’ kaygısına mahkum ederek oy vermek zorunda bırakan, akabinde bölgeyi savaş alanına çeviren bir zihniyete elbette ki HAYIR demek boynumuzun borcudur.
Söz 1 Kasım’dan açılmışken, seçim öncesi sohbet ettiğim samimi arkadaşım bir esnaf, o zaman bana şöyle demişti; ‘Abi sana oy vermemiz gerektiğini biliyoruz, ancak 7 Haziran’daki durumu gördün, o nedenle 1 Kasım’da bunlara oy verme kararı aldık, nedenimiz de şu; verelim, tek başına iktidar olsun, huzur ve barış olsun, çatışmalar olmasın.’
Ne oldu?
Çatışmalar ondan sonra katlanarak devam etti, sur içinde ayakta kalan yapılarda tek tek yıkıldı, esnaf yaklaşık bir yıl kapalı dükkânlarına sadece uzaktan bakabildi, binlerce insan evini, barkını terk etmek zorunda kaldı.
Birkaç gün önce aynı arkadaşla görüştüm, o gün söylediklerini hatırlattım, ‘haklısın dedi. O gün sağlıklı bir gelecek hayal ettik, olmadı, ağır günler oldu.’.
‘Peki, bundan sonra sağlıklı, huzurlu bir dönem olacağı konusunda garanti var mı?’
HAYIR dedi.
O zaman HAYIR.
Düşünecek bir durum mu kaldı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.