Gide de Gelmeye Bu Sene!
Önceden belirlenmiş bir takvimin, Miladi takvime göre belirlenmiş bir yılın son gününü yaşıyoruz. Saatler sonra yeni bir yılın ilk saatlerine, ilk günlerine gireceğiz. Aslında hayatımızda bir şey değişmeyecek. Varsa bir işimiz yeni yılın ilk gününde yine işimize gideceğiz, herhangi bir işimiz yoksa olmayan işsizliğimiz ve onun sonuçlarıyla yine baş başa kalacağız.
Peki bütün bu yılbaşı vaveylası nedir diye sorarsanız? Tüketimle ilgili olduğunu söylemeliyim. Aksi halde hiç alakası olmayan, geleceğimizi ilgilendiren konularda bile kolayca provoke edilen milli/gayri milli değerlendirmesinin ‘Yıl başı kutlaması, gavur işidir’ denilerek propaganda yapılmasına rağmen halkın buna hiç değer vermemesinin nedeni bence işte böylesi günlerde kışkırtılan tüketim çılgınlığıdır.
Bu öylesi bir çılgınlıktır ki, misal Gezi Parkı günlerinde iş yapamıyoruz diye elinde satır ile gösterici kovalayan esnaf, bu defa o günkü gösterici bu günkü müşteri ile aynı frekansta buluşabiliyor. Yani demem o ki; olay tamamen duygusal!
O kadar duygusal ki, geçtiğimiz yıllarda yılbaşına birkaç gün kala Roboski de, terörist diye bombalanarak öldürülen kaçakçı köylülerin parçalanmış bedenlerinin, katırlarının parçalarından ayrılarak, defin işlemleri sürerken bile ülkede ulusal yayın yapan TV’ler Taksim Meydanındaki kutlamaları naklen verebiliyordu.
Ben tanısın tanımasın insanların birbirlerine gelecek için iyi dilekler dilemesinden, bunu bir şekilde dile getirmesinden çok hoşlanırım. Bu nedenle yabancı filmlerde Aralık ayının son haftası kabul edilen Noel günlerinde alış veriş mağazalarında, asansörlerde insanların içten gülerek birbirlerine ‘İyi noel’ler’ dilemelerini çok önemsemişimdir.
Özellikle bizim ülkemizde ki gibi dünyanın bütün gam ve kederinin kendi sırtında olduğuna inanan insanların, yaşadıkları bütün olumsuzluğun kaynağının Aha şu karşıdan gelen adammış ve karşılaştığı adama ve kadına da düşmanmış gibi bakması yerine, ona senin yarının bugünden iyi olsun dileğiyle bakmasının ona bir bumerang gibi bir hoşluk olarak döneceğine, içini ısıtacağına bütün naifliğimle hep inanmışımdır.
İçinde olduğumuz, son gününü yaşadığımız yıl içerisinde öyle olumsuzluklar yaşadık ki, insan daha kötüsü olmaz diye düşünüyor!
On bir İlimizi etkileyen depremler, yitirilen canlarımız, resmi rakamlara göre 51-52 bininsanımız yitip gitti. Neden resmi rakamlar demek ihtiyacı duydum derseniz toplum gibi ben de bu rakamlara ihtiyatla yaklaşıyorum diyeyim. Birçok ilimizde can kayıplarına yol açan Seller, geçim sıkıntısının yol açtığı intiharlar. Ve böylesi adaletsiz gelir dağılımlarının olduğu dönemlerde pik yaptığına inanılan haksız kazanç beklentilerinin köpürttüğü dolandırıcılıklar.
Yolculamakta olduğumuz yıl, böyle bir yıl işte!
Alevi kardeşlerimin söylediği türküler, ağıtlar bir dönemi, bir olayı anlatarak ölümsüzleştirdiği için çok anlamlı bulur ve çok severim.
Aynur’un söylediği, kimin eseri olduğunu bilmediğim
Bir Sandığım Var, Sırmadan Telden! adlı anonim türküde/ağıtında ki sözleri ile
Faytonlar geliyor üstü pareli
Askerler geliyor bağrı yaralı
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Sene kardaş sene, ille bu sene
Gide de gelmeye bu hayın sene
Gide de gelmeye bu hayın sene diyebileceğimiz bir senenin son günü.
Nasıl bir sene olacağını ekonomistler öngörse de ekonominin gittikçe kötüye gitmesi ile nasıl sosyal çalkantıların bizleri beklediğini az çok tahmin etsek de insan yine de iyimser olmak istiyor.
Yıllar öncesinin toprak damlı evlerimizde yağmur damlalarının toprak damdaki tıp tıp sesini kardeşlerimle bir melodi gibi dinleyerek uyurduk. Sabah, odamızın her tarafında yağmur damlalarının odayı ıslatmaması için annemin koyduğu kapların ve leğenlerin görüntüsü yağmurun başladığı gibi melodik kalmadığını trajik bir hale evirildiği gösterirdi.
Uyanırdık uyanmasına da yağmurun, sırtı pek, damları beton evler için melodik olabileceği gerçeğini anlıyor muyduk?
Ha deyince evlerimizin damı beton olmasa, sobalarımız kömür dolmasa, sırtımız pek olmasa da bütün ders almışlığımız, ilk yağmur damlalarının toprak damlarımızda ki tıp tıp sesini duyuncaya kadar olurdu. İflah olmaz bir iyimserlikle bu defa damlayacak kadar çok yağmaz diye yine mutlu bir gülümseme ile uyurduk.
Sabah ne mi olurdu?
Doğanın kanunu bu, damlar topraksa, iyi bakım yapılmamışsa sonuç hiç değişmez! Yine her tarafın leğenlerle, kaplarla dolu olduğu bir sabaha uyanırsınız…
Ben temennileri, dilekleri severim. İşte bu yüzden de sizlere her şeyin gönlünüzce bir sabaha uyanır gibi gönlünüzce bir sene geçirmenizi diliyorum.
Yine de yeni seneye yeni umutlarla girerken kendinize yeni hedefler koymanızı istiyorum. Ben yabancı bir dil öğrenmeyi hedefliyorum. Sizde yıllarca yapamam, edemem dediğiniz bir hedefi gerçekleştirmeye odaklanın. Hiçbir şey yapamam demeyin en azından hayata bakış açınızı değiştirin!
İyi Seneler…
31.12.2023/DİYARBAKIR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.