Gazze Üzerine
OKTAY GÜVENER
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki görüşmesi, uluslararası diplomasinin gündemine oturdu. Bu kadar kısa sürede ikinci kez bir araya gelen iki başkanın gündeminde ağırlıklı olarak Gazze ve Türkiye vardı. Toplantının ana maddelerinden biri, Gazze’de devam eden insani kriz ve bölgedeki gerilimdi. Diğer önemli konu ise Türkiye’nin bölgedeki artan etkisi ve ABD-İsrail ekseninin Ankara’ya bakışıydı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırıları, uluslararası toplumun çifte standartlarını bir kez daha gözler önüne serdi. BM raporlarına göre, ateşkes üzerinden bir ay geçmeden onlarca sivil hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Buna rağmen, Batılı devletlerin çoğu İsrail’e açık bir kınama yöneltmekten kaçınıyor. Trump yönetiminin Netanyahu ile bu görüşmede Gazze’ye dair “güvenlik endişeleri”ni öne çıkarması, ABD’nin tarafsız olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Oysa Gazze’de yaşanan, bir “güvenlik meselesi” değil, bir insanlık dramıdır. Bu aslında iki milyondan fazla insanı, hava saldırıları, ekonomik abluka ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılarak adeta bir açık hava hapishanesinde yaşatmaktan başka bir şey değildir. Dünya basınında bu durumun yeterince yer bulmaması, medyanın da siyasi ajandalara nasıl hizmet ettiğinin acı bir göstergesidir. Dünya sağır dünya kör.
Görüşmede Türkiye’nin bölgedeki rolünün de ele alındığı biliniyor. Netanyahu’nun son dönemde Türkiye’yi “bölgesel istikrarsızlık kaynağı” olarak nitelemesi, İsrail’in Ankara’nın Filistin davasındaki aktif tutumundan rahatsız olduğunu gösteriyor. Türkiye hem Hamas liderleriyle diyaloğunu sürdürüyor hem de uluslararası platformlarda Gazze’deki insan hakları ihlallerini gündeme getiriyor.
Bunun yanında Türkiye’nin Suriye’de kurmayı düşündüğü askeri üstten de ciddi bir şekilde rahatsız olan İsrail bu üssün kurulmaması için baskı yapsa da Trump, Türkiye konusunda Netahyahu gibi düşünmüyor. Özellikle Trump’un Cumhurbaşkanı Erdoğana karşı sıcak ve samimi davranması, Erdoğan’a övgüler dizmesi ve görüşmeden basına yansıyan görüntüler bu konuda Trump’ın Netayahu’ya istediğini vermediğini gösteriyor.
Ancak tüm gelişmelere rağmen Batı medyasının Gazze’de yaşananlara ilgisizliği dikkat çekici. The New York Times ve BBC gibi küresel medya devletleri, İsrail saldırılarını “karşılıklı çatışma” başlıklarıyla verirken, sivillerin ölümleri dipnot olarak geçiştiriliyor. Buna karşılık, Arap ve Türk basınında durum daha net bir şekilde “işgal ve katliam” olarak yansıtılıyor. Ancak Arap dünyasından yükselen cılız sesler ne yazık ki hiçbir işe yaramıyor.
Uluslararası toplumun bu sessizliği, çifte standartların en büyük kanıtı. Aynı devletler, Ukrayna’daki sivil ölümlerde Rusya’yı topa tutarken, İsrail’e karşı benzer bir tutum sergilemiyor. Bu durum, dünya siyasetinde güç dengelerinin adaleti nasıl gölgelediğinin bir yansıması.
Tüm gelişmeler ışığında yapılan bazı gösteriler ve cılız tepkiler Gazze’deki krizin çözümüne katkı sunacak mı? Maalesef şimdilik bunun işaretleri yok. ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteği devam ettiği sürece, Filistinlilerin acıları dinmeyecek.
Türkiye, bu süreçte hem uluslararası platformlarda Gazze’nin sesi olmaya devam etmeli hem de ABD ile ilişkilerinde denge politikasını sürdürmeli. Unutmamak gerekir ki, gerçek barış ancak adalet temelinde inşa edilebilir. Dünya, Gazze’de yaşananlara kayıtsız kaldıkça, Ortadoğu’da kalıcı bir huzur hayalden öteye geçemeyecek.
Barış, ancak adaletle sağlanır. Susmak, zalime ortak olmaktır.
Bir de sıklıkla tekrar ettiğimiz boykota üşenmeden devam etmek gerekiyor. Ne olacak ki demeden meşhur kıssadaki karınca misali İbrahim’in ateşine su taşımak olsun amacımız. Gerisi bizi de aşıyor zaten.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.