Gazetecilik ve yayıncılıkta liyakat!
TRT ve Anadolu ajansı, devletin en önemli iki yayıncı kuruluşu, her iki kurumu da uzun gazetecilik yıllarım, ilişkilerim, dostluklarım, Gazeteciler Cemiyeti Başkanlık görevim nedeniyle çok yakından bilirdim.
İyi bilirdim. Evet, özellikle iyi bilirdim diyorum, şimdi sorsalar; imamın mevtayı sorduğu gibi, ‘Mevtayı nasıl bilirdiniz?’ sorusuna adet yerini bulsun diye ‘İyi’ demenin mümkün olmadığı bir son noktadayız, o nedenle ‘iyi bilirdim’ diyemiyorum.
Uzun süredir benim de kulağıma gelen bir takım duyumlar vardı, bir süredir Güneydoğu güncel gazetesinde her iki kurumla ilgili yazılan çizilenlere bakıyorum, duyumlarımızı teyit ediyor. Liyakatsiz, işinin ehli olmayan, gazeteci, yayıncı kimliği söz konusu olmayan şahısların kontrolüne verilen bu kurumların içine düştüğü aciz durumu gözler önüne seriyor. Gazetenin birinci sayfasında ve sosyal medya yayınlarında sorulan sayısız sorunun muhatapları ortada olmadığı gibi, bu kurumların en tepesinden de bir yanıtın gelmemiş olması, sorulan soruların doğruluğuna işaret ediyor.
40 yıldan bu yana iki kurumu da çok yakından bilir, son 10 yıl hariç hep gıptayla izlerdim. İki kurumu yönetenler ve çalışanları hem iyi gazeteci hem de iyi yayıncılardı. Aynı zamanda çevreyle, halkla, gazeteci camiasıyla yakın diyalogları olan, kurumsal kimliğe değer veren şahsiyetlerdi. Yolsuzluk, adam kayırma, taciz, belli bir grubun, cemaatin, bir yerlerin adamı gibi suçlamaların muhatabı değillerdi, olmadılar da, ne Diyarbakır’da ne de Türkiye genelinde. Tek tük bazı sıkıntılı hallerin dışında bu iki kurumun yönetici ve çalışanları her zaman kurumlarının ağırlığının yükünü omuzlarında onurla, şerefle taşıdılar, taşımaya çalıştılar.
Şimdi bakıyoruz; her iki kurum da gerçek kimliklerinin dışına taşırılmış, halkı aydınlatan yayıncı kuruluş kimliğine ihanet eden, halkı yanıltan, yönlendiren kurumlar haline getirilmiş. Hal böyle olunca doğal olarak biat etmiş liyakatsiz kişiliklerin haricindeki her kesim tarafından eleştiri yağmurunun muhatabı konumundalar.
Belki de bu tür kurumlar özellikle liyakatsiz ellere teslim edildi!
Gerçek gazeteci ve yayıncıların kontrolünde olsa biat kültürünün gelişmesi mümkün olmayacaktı. İtiraz kültürü ile biat kültürü arasındaki fark çok büyük!
Gazetecilikte, yayıncılıkta itiraz; halka, millete, devlete, biat ise şahsa ve bir kesime hizmet eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.