Diyarbakır’ın renkli kanaviçesidir hevsel
Hevsel, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde Dicle Nehri’yle Diyarbekir Kalesi (surlar) arasında uzanan yaklaşık on bin dönümlük çok verimli bir tarım arazisidir. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ndeki Hevsel Bahçeleri'nde sekiz bin yıldır kesintisiz tarım yapılıyor ve kent insanını bereketiyle kucaklıyor. Kent insanlarının gıda ambarı konumunda bulunan Hevsel Bahçeleri, yüklenmiş olduğu görevi geçmişte olduğu gibi bugün de yerine getiriyor. Dilerim, ekolojik yapısı biz insanlar tarafından bozulmaz ve asırlardır yüklenmiş olduğu misyonunu geleceğe de taşır ki buna çok ihtiyacımız vardır.
Hevsel, benim için Diyarbakır’ın renkli kanaviçesidir. Çünkü kanaviçe; renk renk iplik, sim, sırma, tel kullanılarak, çeşitli tekniklerle düz veya kabarık bir şekilde uygulamalarla el emeği, göz nuru ile oluşturulan işleme sanatıdır. Hevsel’e de surlar üzerinden baktığınız zaman gerçekten de renk cümbüşü içinde muhteşem sanat eserine bakıyor hissine kapılırsınız. Hevsel, tarımla uğraşan insanlar tarafından adeta nakış nakış işlenir her mevsimde. Kışı başkadır, baharı başkadır hele hele güzü bambaşkadır. Hevsel Bahçeleri'nde, sonbaharın gelişiyle renk cümbüşü yaşanır adeta. Sarı, kahverengi ve yeşilin hâkim olduğu bahçe, fotoğraf tutkunları ve doğa gezginleri için su ve kuş sesleri arasında görsel şölen sunar adeta.
Hevsel Bahçelerinden geçimini sağlayan yaklaşık 200 aile tarafından yapılan tarımsal faaliyeterle yetiştirilen marul, maydanoz, ıspanak, tere, patlıcan, biber, pırasa, domates, elma, kayısı, kiraz, vişne gibi sebze ve meyveler kentin ihtiyacının bir kısmını karşılamaya devam ediyor. Şeftali demişken biraz da eskiden Hevsel Bahçeleri’nde yetiştirilen KUMALI şeftaliden bahsetmek gerekir. Oldukça iri, çok tatlı olmayan mayhoşa yakın enfes bir tadı vardı. Rengi, tatlı bir pembe hani şeftali pembesi derler ya işte tam da o pembeden yer yer yeşille karışık, sulu mu sulu bir şeftaliydi Diyarbekir Kumalı Şeftalisi. O kadar suluydu ki dişlediğiniz zaman suyu mutlaka dudak kenarlarınızdan akardı. Şimdi o şeftaliler ne yazık ki yok.
Diyarbekir denince malum ilk akla gelen büyüklüğüyle meşhur karpuzudur. İriliğini güvercin gübresine borçlu olan ünlü Diyarbakır karpuzu da Hevsel’de yetişitiriliyor. Eskiden Hevsel’de Dicle Nehri kenarındaki kumluk yerlerde çok iiri karpuzlar yetiştirilirdi. Meraklı üreticiler, bu karpuzları Eylül ayında geleneksel Karpuz Festivalinde yarıştırırlardı. Develerin süslü heybelerine yüklenerek festival alanına yarışma için getirilen karpuzların 60 kg’ına ben bizzat şahit oldum. Hevsel’in kavunları da hoş kokulu ve suluydu. Kavunlarımızın hem yazlık hem de kışlık olanı vardı.
Seyahatnamesinde Diyarbakır`ın tarım çeşitliliğine değinen Evliya Çelebi Diyarbakır karpuzundan söz ederek: "Rum ve Acem`de nazırı olmayan bağ ve bostanları ŞAT (Dicle) kenarındadır. Halkının hemen hepsinin bir bağ ve bostanı vardır. Bostanlara kavun, karpuz, çeşitli sebzeler, çiçekler ekerler.
Diyarbekir`in kavun ve karpuzu pek meşhurdur. Her biri 40-50 okka (1282 gram) gelir ve diyar diyar hediye olarak gönderilir. Kavunları sulu ve hoş kokuludur. Nice kimseler bu kavundan, tarçın, karanfil ve pirinç ile zerde yaparlar ki, Rum diyarında Atina balından bile böyle zerde yapılamaz. Fesleğeni de iri ve uzun olur ki, halk bunu kulübelerine direk ve kazık yaparlar. Bu fesleğenler yakıldığında mis gibi kokarlar. Diyarbekir ahalisi, bahar mevsiminin sonunda ŞAT`ın taşkınlığı geçip saf suyu aynı karar üzre akmağa başladığı vakit bostanlarına gider ve 7 ay gece ve gündüz burada kalırlar." ifadelerini kullanmıştır. Yine söylenir ki Hekim-i Lokman; Bir gün ölümsüzlüğü bulmak için yollara düşer ve diyar diyar gezer. Diyar diyar gezerken Diyarbekir’e yolu düşer ve Urfa Kapısından içeri girer. İçeri girdiği gibi patlıcanlara gözü takılır ve ”Hayret, bu halk patlıcanları yiyor ama hasta olmuyor. Patlıcan hem nikotin açısından zararlı hem de hazımsızlık sorunu yaratan bir sebzedir.” der, biraz daha ilerledikten sonra üst üste yığılı karpuzları görür, “Ha şimdi anlaşıldı, yemekten sonra bu karpuzları bol bol yiyorlar, hasta olmamalarının sebebi budur işte.” der.
Çok güzel ve uzun yaşam ve devamlılık sürdüren Hevsel, içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı sürecte yaşadığımız zorlukları da aşarak sürdürülebilirliğini devam etmekte ve üretim yapılmaktadır. İsterseniz Hevsel Bahçeleri’nin günümüzdeki durumuna biraz göz gezdirelim. İlkbahar mevsiminin ilk ayı olan Mart ayını geride bıraktık bu sıkıntılı süreçte. Mart bağ bahçe için çok önemli bir aydır. Bu aydan itibaren toprak ve bitkiler uyanmaya başlar. Yeni yaşam döngüsü başlar. Bu döngüyü olumlu yönde verim almak için birtakım işlerin yapılması gereklidir.
Mart ayı başlarıydı. Güneşli bir günde yürüyüş amaçlı biraz da özlem gidermek için kanaviçe gibi renk renk bezeli Hevsel Bahçeleri’ne indik. Kahverenginin en güzel tonlarıyla sürülmüş tarlaları yine yeşilin en güzel tonları süslüyordu. Marullar, naneler, maydanozlar, tereler, dereler, rokalar, su kenarlarında yarpuzlar topraktan baş kaldırmış gökyüzüne meydan okuyordu adeta. Vakit öğlendi. Bahçesinin bir köşesinde üretici muhterem bir anne, öğlen yemeği için evden getirdiği turigini (çıkınını) açmış üç çocuğuyla birlikte yemek yiyorlardı. Selamlaşmanın ardından güler bir yüzle buyur edildik ve oturduk. Bizde de vardı bir şeyler açtık ve birlikte yemek yerken bir yandan da bu mevsimde yapılan işleri konuştuk.
Özetlersek: Aslında Hevsel Bahçeleri’nin bereketi dört mevsim sürer. Ama Hevsel’de bahar çok hareketli geçer. Yeşillikler hasada durmak üzeredir. Birçoğu Aşefçilere (çapacı) düştü bile. Çok sürmez yağlı, göbekli marullar da sebzeci tezgâhlarını, el arabalarını süsler.
Öncelikle kış bitiminde yağmurdan, kardan veya rüzgârdan etkilenen ağaçların; kurumuş, kırılmış kısımları budanarak temizlenir. Toprağın nefes alması, rahatlaması için havalandırılması gerekir. Tırmık, bel küreği, çapa, el çapası veya büyük havalandırma aletleri ile toprak havalandırılır ve 5 -10 günlük dinlenmeye alınır. Toprağın kalitesini arttırmak ve bitkilerin daha iyi gelişmesi için organik gübre hayvan gübresi atılır. Sebze dikimi için bahçeler cetvelle çizilmiş gibi hatlar açılarak tohumlar saçılır, fideler dikilir ve kent halkının yerli sebze ihtiyacının bir kısmını karşılamak üzere hasada doğru gün sayılır.
Hevsel, sadece karın doyurmuyor, görsel şölen de sunuyor kent insanına, kenti gezmeye gelen gezginlere, fotoğraf sanatçılarına. Dicle Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre 181 kuş türü bulunan Hevsel Bahçeleri, baharın gelişiyle birlikte farklı bitki ve hayvan türleriyle cıvıl cıvıldır şimdilerde. Hevsel'e gelenlere, yol kenarlarında dolaşan kirpiler ve cıvıl cıvıl ötüşen kuşları, vızıldayarak uçuşan arılar, rengarenk kelebekler, uğur böcekleri baharı, doğanın uyanışını ve bereketi muştular adeta.
Baharın tüm enerjisinin içimizi ısıtması ve bu sıkıntılı süreci sağlıklı bir şekilde atlatmamız dileğimle…
DİHEM (Diyarbakır Hevsel Mutfağı Araştırma Derneği) adına Birsen İnal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.