Trump’un Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararına karşı; BM’lere sunulan; bu kararı tanımama tasarısı büyük bir çoğunlukla reddedildi. Dünya ülkelerinin Kudüs’ün statüsünün ve demografik yapısının değiştirilmemesi; “Kudüs’te diplomatik misyon kurmaktan kaçınma” tasarısı; BM’lerde 21 ülkenin katılmadığı oylamada, 128 ülkenin kabul, 35 ülke ise çekimser, 9 ülkenin ise ret oyu vermesiyle sonuçlandı. Bu oylamada kabul oyu veren ülkelerin dünyadaki yerinin ve isimlerinin dahi bilinmediği dikkate alındığında; bu oylamada karar oybirliğiyle reddedilmiş sayılır.
Dünyayı yöneten güçlerin başında gelen ABD’nin böylesi bir sonuçla karşılaşması beklenmiyordu. Dolayısıyla karar Amerika’da ve dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Bu sonuç başta Trump olmak üzere ABD yönetimi için büyük bir şok oldu.
     Dünyayı yöneten büyük güçlerin, Güvenlik Konseyi’ndeki oylamalarda, reddedilen birçok kararı oldu. Ancak; bütün ülkelerin katıldığı BM toplantısındaki bir oylamada; üstelik en büyüklerin başında gelen bir ülkenin aldığı karar reddedildi. Bu sonuç başta ABD olmak üzere bir kırılma, mazlum halkların kaderini dışarıdan belirlemeye kalkışma politikalarında bir dönüm noktası olabilir.
    Bu sonuç; dünyanın, askeri, ekonomik en büyük devi olsa da; dünya halklarının alacağı ortak tutumun ne kadar önemli olacağını ortaya koydu. Artık her zaman benim dediğim gibi olacak yaklaşımı kolaylıkla uygulanamayacaktır.  Bu karar gelecekte dünyanın eskisi gibi yönetilemeyeceğinin de bir göstergesi haline gelebilir. Bu ortak tutum dünya ve bölge dengeleri açısından yeni bir dönemin başlangıcı da olabilir.
Trump’un tehditleri bir sonuç vermedi. ABD’nin dahi beklemediği böylesi bir sonuç nasıl ortaya çıktı? Bu kararda öncelikle yıllardır Orta-Doğunun kaynayan kazanında yaşamaya çalışan Filistin halkının Siyonizm’e karşı verdiği mücadeledeki rolünü göz ardı etmemek gerekir. Mazlum Filistin halkının yıllardır sürdürdüğü haklı mücadelesinin dünya kamuoyunda yaratmış olduğu etkiler hafızalarda ve vicdanlarda önemli bir etki yaratmıştır.
 Ayrıca; Orta-Doğu’da yeni paylaşım ve etkinlik savaşında güçler arasındaki rekabetin de payı vardır. Son süreçte ABD’nin ayrılmaz kankaları olan İngiltere’den Fransa’ya kadar birçok ülke arasındaki ilişkilerde bir çatırdama gözlenmektedir. Eskiden aralarında su sızmayan güçlerin; dünya ve bölge politikalarında ayrı düşmesi de kararda etkisi olmuştur. Bu oylama sonucunun güçlerin aralarındaki çıkarların bir çatışması olarak da anlaşılmalı. Tüm nedenlerin yanında; ABD devlet başkanı Trump’un geleceğinin belirsizliği, izlediği politikalar ve söylemlerinde alışıla gelen diplomatik üslubu zorlamasının yarattığı birikimlerin bir sonucu da kararda etkili oldu.